Beyyine Suresi 8. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Beyyine Suresi 8. ayeti ne anlatıyor? Beyyine Suresi 8. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Beyyine Suresi 8. Ayetinin Arapçası:

جَزَٓاؤُ۬هُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ

Beyyine Suresi 8. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onların Rableri katındaki mükâfatları, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları sonsuz nimet ve mutluluk diyârı olan Adn cennetleridir. Allah onlardan râzı olmuştur, onlar da Allah’tan. Bu mükâfat, Rabbinden korkup kapleri O’nun saygısıyla ürperenler içindir.

Beyyine Suresi 8. Ayetinin Tefsiri:

Bunlar yaratıkların en hayırlılarıdır. Hatta meleklerden daha şerefli ve üstündürler. Çünkü meleklere isyan etme iradesi verilmemiştir. Mü’minler ise isyana iradeleri olduğu halde, bunu terk edip Allah ve Rasûlü’ne itaati tercih etmişlerdir. Onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan, sonsuz nimet ve ebedi mutluluk diyârı olan Adn cennetleridir. Orada ebedî kalacaklar, akıl ve hayale gelmedik güzellikte nimetlere olacaklardır. (bk. Buhârî, Tevhid 35; Müslim, İman 312) Bunun da ötesinde rızâ makamına erecekler; Allah onlardan, onlar da Allah’dan razı olacaktır.

 “Bu mükâfat, Rabbinden korkup kapleri O’nun saygısıyla ürperenler içindir” (Beyyine 98/8) kısmında الخشية (haşyet) kelimesi kullanılır. “Haşyet”, tâzim ve muhabbet neticesi hâsıl olan içi saygı ve ihtiram dolu bir korkudur. Haşyet; insanı güzel bir şekilde itaate sevk eden, onu ihsan seviyesine yaklaştıracak yüksek bir aşk heyecanı uyandıran pek güzel bir ruh halidir. Nitekim bu hali yaşayanlar hakkında:

“Onlar, yaptıkları her iyiliği ve işledikleri her ameli, kalpleri her an Rablerine dönüyor olmanın haşyetiyle ürpererek yaparlar” (Mü’minûn 23/60) buyrulur.

Hikmetin başı Allah’tan korkmak olup, bunun derecesi ilim ve mârifetin derecesi nispetindedir. Bu sebepledir ki, “Gerçek şu ki, kulları içinde ancak âlimler, Allah’tan gerektiği gibi korkarlar” (Fâtır 35/28) buyrularak bu gerçeğe işaret edilir. Demek ki cennet ve rıdvana ermek için gerçek bir ilim, irfân, mârifet ve insanı devamlı günahlardan uzaklaştırıp Rabbine yaklaştıracak güzel amellere yönlendiren şiddetli bir korku lazımdır.

Burada zikredilen Allah korkusunu ve saygısını, duymayanlara duyurmak için şimdi Beyyine sûresini Zilzâl sûresi takip edecek; iyilik ve kötülüklerin cezasının ne zaman ve nasıl olacağını haber verecektir:

Beyyine Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Beyyine Suresi 8. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.