Bilim Rabıtayı Yeni Keşfetti

Dünyanın sayılı üniversitelerinden Harvard’da çalışan bilim adamları, bir kişinin beyninden diğerine, herhangi bir iletişim kurmadan mesaj gönderilebileceğini kanıtladı. Fransa ve Hindistan’daki iki kişiyle yapılan araştırmada kişilerin birbirlerinin beyinlerine mesaj gönderebildiği bulgusuna ulaşıldı. 

Aralarında binlerce kilometre mesafe bulunan kişilerin telepati kurabilmesi bilim dünyasında şaşkınlıkla karşılandı. Oysa tasavvufi gelenekte rabıta yıllardır uygulanan bir yöntem. Râbıtanın lügat mânâsı, "bağ" ve "alâka" olarak geçiyor. Tasavvufi mânâda daha çok sevilen kimseye karşı muhabbeti canlı tutmak olarak açıklanıyor. Muhabbetten kaynaklanan bağlılık, yakınlık ve alâkayı muhâfaza etmek... Fakat üç türlü râbıta olduğunu da hatırlatalım: Tabiî, süflî ve ulvî râbıta…

Yapılan araştırma hakkında AFP’ye konuşan bilim insanı Giulio Ruffini, “Telepati rüyasının teknolojik olarak gerçekleşmesi yaşandı, ancak bu kesinlikle sihirli bir şey değil” dedi ve ekledi, “Beyinle elektromanyetik olarak etkileşime geçmek için teknolojiyi kullandık.”

HİNDİSTAN'DAN FRANSA'YA AKTARILAN KELİMELER

Sonuçlarıyla bilim dünyasında büyük ilerleme kaydeden deneyde, kablosuz, internet bağlantılı elektroensefalografi (EEG) giyen bir kişiden “merhaba” gibi basit selamlama kelimeleri düşünmesi istendi. Bir bilgisayar ise kelimeleri dijital ikili koda (metinlerin 0 ve 1 kullanılarak ifade edilmesi) çevirdi. Daha sonra bu mesaj Hindistan’dan Fransa’ya mail yoluyla gönderildi ve alıcı kişiye robot yardımıyla ulaştı.

Mesajı alan kişi non-invaziv beyin uyarıları aracılığıyla çevresel vizyonunda ışık çakmaları görmeye başladı. Mesajı alan Fransa’daki kişi, Hindistan’daki kişinin hangi kelimeleri düşündüğünü görmese ve duymasa da, çakan ışıkların karşılığının “merhaba” gibi kelimeler olduğunu aktardı.

Kaynak: Ajanslar-Osman Nuri Topbaş, Genç Dergi, 64. Sayı, 2012

asiriyakacmak

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.