Bir “Ameli” “İbadetten” Ayıran İnce Çizgi

İMAN

Cihat ne ifade eder? İslam’da sıradan bir “ameli” “ibadetten” ayıran ince çizgi nedir? Müslümanlar olarak bizlerin günümüzde yapacağı en büyük cihât ne olabilir?

Allah Teâlâ Müslümanları bazı fiillerden ve işlerden sorumlu tuttuğunu ifade ederken insanın halet-i ruhiyesine de imada bulunmaktadır. Bunların başında “Sevdiğiniz ve istediğiniz herhangi bir şey sizin için hayırlı ve güzel olmayabilir. Hoşlanmadığınız ve kabullenemediğiniz herhangi bir şey sizin için hayırlı ve nihâî olarak hoşunuza giden bir neticeye tebdil olabilir.” (Bakara/2-216) ilahi kâidesi gelmektedir.

Müslümanın mes'ûl ve muhatap olmakla birlikte mevcut rahatından taviz vermekten imtina ettiği için nefsinin kerhen yaptığı ibadet ve farzların başında cihat gelmektedir. Hasen li gayrihî (Neticesi ve bağlamı itibariyle güzel olan) cihat mes'ûliyeti, sadece meydan muharebesi ve kanlı-bıçaklı silahla yapılan mücadeleden ibaret değildir. Bu durum şuna benzer: herhangi bir kimse hasta olduğunda acı bir ilacı veya zor bir tedaviyi gönül rızası ile uygulamaz; ancak nihayetinde tedavi bittiğinde -Allah Teâlâ da izin verirse- şifaya ulaşmış olur. Allah Teâlâ da kullarının gerek dünya selameti gerekse ahiret saadeti için birtakım emirler-nehiyler, helaller-haramlar, farzlar ve yasaklar koymuştur. İnsan nefsi hoşlanmasa ve kerhen yapsa da nihayetinde dünya-ahiret getirisini elde edecektir. İsteyerek ve emre boyun eğerek tav’an (gönül hoşluğu) yaptığında haz alacak, ancak kerhen yaptığından azap duyarak bir neticeye ulaşmış olacaktır.

CİHAT NE İFADE EDER?

Fıkıhta bir kavram olan ictihad, günlük hayatta kullandığımız cehdetmek, şimdilerde Gazzeli kadın-erkek, yaşlı-genç, hasta-sağlam herkes için tam yakışan ve günümüzde sadece orada anlam bulan mücâhid kelimesi de cihat kavramından ve kelimesinden türemektedir. Bu sebeple cihad, nefse rağmen yapılan bir mücadele usûlü olduğu için umûmî manada nefse karşı gösterilen ve Allah Teâlâ'nın emri ve rızası doğrultusunda ortaya konan tüm direnç ve iradenin ortak adı olarak kabul edilir. Yani cihat, sadece zahmete girmek veya nefsini ezmek değildir. Bunu bir örnekle belirtmek gerekirse bir kimsenin itibar sahibi olmak, şöhret kazanmak, nefsani arzularını ve hayallerini pekiştirmek ya da makam-mevki elde etmek için giriştiği zahmet ve bu doğrultuda karşı karşıya kaldığı tehlikeler ve çabalar her ne kadar bin bir zahmetle ve nefsin zoruna giderek elde edilmiş olsa da bunların hiçbirisi cihat olarak adlandırılamaz.

Aynı şekilde “övülmek ve itibar sahibi olarak öldü, savaşarak canını verdi, düşmana karşı kahramanca çarpıştı.” dedirtmek için muharebeye-savaşa katılan ve sonunda ölen bir kimseye şehit denilemeyeceği gibi bu kimsenin girdiği ve sonunda canını verdiği bu tasarrufuna da cihat denilemez.

Nitekim Uhud Gazvesinde birçok müşrikle çarpışmasına rağmen kavminin itibarı ve kendi ihtirası için savaşan, kahraman dedirtmek için öldüren ve ölen Kuzman hakkında sahâbiler onun asıl maksat ve niyetinden haberdar olmadıkları için övgüler dizmeye başlayınca Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayır, o cehennemliktir” buyurmuştu. Sonradan Kuzman’ın şehit olmak ve Allah rızası için değil, nefsi ve kabilesinin itibarı için savaştığı ortaya çıkınca sahâbiler durumu daha iyi idrak etmişlerdi.[1]

BİR “AMELİ” “İBADETTEN” AYIRAN İNCE ÇİZGİ

Esasında bu şu anlama gelmektedir: İslam’da sıradan bir “ameli” “ibadetten” ayıran ince çizgi, “niyettir.” Cihat, nefsin hoşlanmamasına rağmen yapılan tüm tasarrufları değil, Allah rızası için yapılan her şey, gösterilen tüm gayret ve çabaların genel adıdır. Bu sebeple Hz. Peygamber (s.a.v.) övülmek için savaşıp sonrasında ölen kimsenin cehennemlik olduğunu ifade ederken diğer tarafta şehitliği arzulayan bir kimsenin yatağında son nefesini verse dahi şehit kabul edileceğini bildirmektedir.[2] Nitekim Allah için canını seve seve vermeyi göze alan ve nefsini dizginleyen nice kahraman gözünü kırpmadan ve nefsine aldanmadan şehit olmuştur. Bu kimselerin severek ve arzu ederek şehit olmaları, tiksinmeden ve kerih görmeden cihada katılmaları onların ne şehadetine gölge düşürür ne de yaptıkları cihada halel getirebilir. Hal böyle olunca temel kriter nefsin hoşlanmaması değil, Allah Teâlâ'nın rızası doğrultusunda bir ameliyenin yapılmasıdır.

Günümüzde küfür cephesi sadece harp meydanında karşımıza çıkan eli silahlı örgüt veya devletlerden ibaret değildir. Bu konuda Suriyeli mücahit âlimlerden Abdurrahmân Hasen Habenneke el-Meydânî cihadın sadece meydanda değil, ilimde, fikirde, irfanda, eğitimde, psikolojide, sanatta, zanaatta ve insanın karşı karşıya olduğu her alanda olduğunu, en önemlisi de insanın içinde, özünde ve nüvesinde olduğunu ifade ettiği Ğazvün fi’s-samîm kitabında Müslümanca bir duruş ve mücadelenin yaşadığımız dünyanın şartları muvacehesinde nasıl olması gerektiğini anlatmaktadır.

Bu sebeple emr-i bi’l-maruf (iyi ve güzeli tavsiye etmek) cihat olduğu gibi nehy-i ani’l-münker de (kötü, kabîh ve fahiş olana karşı uyarmak) bir cihattır. Kalemle reddiye yazıp hakikati tebliğ-irşâd etmek günümüzün en önemli ve en büyük cihatlarını oluşturmaktadır. Modern insanın rehavete alışık bünyesine dünyevi bir karşılık beklemeksizin bir yerden başka bir yere gitmek dahi zor ve ağır gelirken Allah rızası için çoğu zaman gayret göstermenin daha büyük bir meşakkat olarak değerlendirilebileceği açıktır.

Kur'ân-ı kerim literatürüne baktığımızda Allah Teâlâ mana ve muhtevası yoğun, buna mukabil ecri ve sevabı büyük olguları kimi zaman telaffuzu zor kavramlarla ifade etmiştir. Mesela kıtâl, cihâd, sırât, muharebe, mudârabe, vs. her biri meşakkat olmadan elde edilmesi çoğu zaman mümkün olmayan hususlardır.

Hipermetrop hastalığı sadece gözümüzde oluşan yakınındaki nesneyi görememe rahatsızlığı değil, aynı zamanda elimizin altında olmasına rağmen görmemek için ayrı bir çaba göstermenin de adıdır. Değerlerimize, insanlarımıza, aynı maksada hizmet edilmesine rağmen görmezden gelinenlere karşı kör ve sağır olmak, basiret gözünün ve feraset algısının zedelenmesi, zarar görmesi ve bir katarakt tabakası gibi gözümüzün önüne bir perde çekilmesi anlamına gelecektir.

GÜNÜMÜZDE YAPILACAK EN BÜYÜK CİHAT

Müslümanlar olarak bizlerin günümüzde yapacağı en büyük cihâd, hatta tüm cihadların başında geleni, kaybettiğimiz değerlerimizi yeniden kazanabilmek ve kaybettiklerimizi elde edebilmek üzerine gayret göstermek olacaktır. İnsânî değerlere sahip olmak, İslâmî hassasiyetlerimizi kuvvetlendirebilmek, dostumuzu, arkadaşımızı, kardeşimizi veya iş arkadaşımızı beğenmeme kompleksinden arınıp kendimizi beğenme hastalığından kurtulabilmek için sa’y u gayret gösterebilmek, her şeyin para ve makamla ölçülüp dünyevi metalarla kıymetlendirildiği şu zaman diliminde gösterilecek belki en ulvi cihadlardan biridir.

Dipnotlar:

[1]Vâkıdî, Kitâbü'l-Megâzî, I, 263; Sahîh-i Buhari, Cihad, 77. [2]Sünen-i İbn Mâce, Cihad, 15.

Kaynak: Mehmet Büyükmutu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 461