Fransız Generali Guro’nun Çanakkale Hatırası

Osmanlı Tarihi

Fransız Generali Guro’yu ağlatan Çanakkale hatırası...

Îmanlı askerimizin ulvî hasletlerinin numûneleri, sadece mü’min kardeşlerine değil, kendilerini öldürmeye gelmiş bulunan düşman askerlerine karşı dahî tezâhür etmekteydi. Bu gerçeği, 1930’da kendilerine âit bir anıt mezarın açılışına gelen Fransız Generali Guro şu şekilde itiraf ediyor.

Fransız Generali Guro, şehîd Türk askerlerinin kabirlerini de ziyâret etmek isteyerek, etrafındaki çoğu Fransız olan topluluğa karşı yaptığı bir konuşmada şöyle seslenir:

“–Efendiler! Müslüman Türk askeri, ender bulunan bir askerdir. Bu hususta size dimağımda hâlâ taptaze kalan canlı bir hâtıra nakletmek istiyorum.

Bir sabah günün ilk ışıkları ile birlikte Türkler’le süngü harbine başlamıştık. Onlar, çok ama çok mâhir dövüşüyorlardı. Kendileriyle başa çıkmak mümkün değildi. Akşam geç vakte kadar süren bir çarpışmadan sonra yaralılarımızı toplamak üzere karşılıklı bir anlaşma yaptık. Her iki taraf da yaralılarını almaya başladıklarında, ben de harp sahasına çıktım. O karışık hengâmda gördüğüm bir manzara, değme ressamların fırçalarından bile çıkmayacak bir tablo oluşturmaktaydı. Her şeyi bir kenara bırakıp büyük bir şaşkınlık ve hayranlıkla seyre koyuldum.

Bir Türk askeri, kendi yaralarına, yerden avuçladığı toprakları bastırıyor, kucağında taşıdığı yaralı için ise, gömleğini yırtıp onun yarasını sarmaya çalışıyordu.

Efendiler! Kendi yarasına toprak bastırdığı hâlde kucağındaki yaralı için gömleğinden parçalar koparan bu fedâkâr, kahraman ve asil askerin kucağındaki yaralı kimdi biliyor musunuz?..”

Sözlerinin burasında hıçkırmaya başlayan General, gözyaşlarını mendiliyle silmeye çalışarak derin bir iç çekti ve boğuklaşan sesiyle:

“–Efendiler! O Türk yiğidinin kucağındaki yaralı, bir Fransız askeriydi, bir Fransız askeri!..” dedi.

Ardından yere çöktü; elini yüzüne kapatıp ağladı, ağladı, ağladı... Bu hâl, bir mü’minin rûhundaki ufku göstermeye kâfîdir. Yaratan’dan dolayı yaratılanlara şefkat ve merhamet...

Bu hâl, bir mü’minin rûhundaki ufku göstermeye kâfîdir. Yara­tan’dan dolayı yaratılanlara şefkat ve merhamet...

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları