Bir Gün mü Her Gün mü?
Batı medeniyeti, vicdanları kandırmak ve bunu bahane ederek mal satmak için türlü "Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü vs." gibi günler îcat etmiştir. Peki bizim anne, baba ve sevdiklerimize karşı muhabbet, sevgi ve vefamız sadece bir gün mü yoksa her gün mü?
Maalesef zamanımızda dünyaya hâkim olan liberal sistem; sahte muhabbetler, aldatıcı modalar ve kandırıcı reklâmlarla insanların gözlerini boyuyor.
Küresel sistem, tamamen dünya menfaatine dayanır. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” diyerek sadece maddiyata, maddî teşebbüslere hizmet eder.
Câhiliyyenin tekrarı olan bu karanlık anlayışlarda, «helâl-haram hassâsiyeti» yoktur.
- İnsaf ve adâlet yoktur.
- Mâneviyat ve rûhâniyet yoktur.
- Muhabbet, hürmet ve vefâ da yoktur.
Buna rağmen vicdanları kandırmak ve bunu bahane ederek mal satmak için türlü günler îcat etmişlerdir:
Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü vs.
Böylece, telkinleriyle yetiştirdikleri, kendisinden başka hiç kimseyi düşünmeyen, egoist insanın senede sadece belirli günlerde maddî bir hediye alıp, tüketim ekonomisine can vermesini, bunun yanında vicdanını da rahatlatmasını hedeflerler.
Hâlbuki vefâkâr bir mü’min, annesine senede bir gün değil, her gün hizmet eder. Sâliha bir anne, ömürlük teşekküre lâyıktır. Cennete girebilmek, anne duâsı almak ve anneyi râzı etmekten geçer.
İllâ maddî bir hediyeyle değil, tebessümüyle, kavlen kerîmâ / kıymet veren sözleriyle, hürmetkâr hizmetleriyle bir mü’min annesinin gönlünü her zaman alma gayretinde olur. Annesi vefât ettikten sonra dahî ona duâlar, Fâtihalar ve hatimler hediye etmeye devam eder.
Babasına göstereceği hürmet ve hizmet de senenin her gününe yayılır.
Ehl-i dünya, sevgililer günü diyerek, insandaki muhabbet meylini, beşerî aşk adı altında şehvete yönlendirerek israf etmekte ve iffetleri zedelemektedir.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
“İnsaf et; aşk güzel (bir âb-ı hayat)tır. Onu zedeleyen (ona zehir serpen) ise senin (nefsânî ve) kötü huylarındır. Sen, şehvete aşk adını koymuşsun. Âh bir bilsen, şehvetle aşk arasında ne uzun bir mesafe var!”
MUHABBETİN KAYNAĞI
Muhabbetin kaynağı, menbaı ve menşei Cenâb-ı Hak’tır. Mübârek isimlerinden biri de el-Vedûd’dur ki, çok seven ve çok sevilen demektir.
Tasavvufî telâkkîye göre, Cenâb-ı Hak, Rasûlullah Efendimiz’e; «Habîbim! / Sevgilim» demiştir. Kâinâtın yaratılmasının temelinde de, Habîbullah Efendimiz’in zuhûra gelmesi, O mübârek zâtta cemâlî sıfatların en zirve şekilde tezâhürünün temâşâ edilmesi sırrı vardır.
Bezmiâlem Vâlide Sultan bu anlayışı ne güzel terennüm etmiştir:
Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,
Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl?!.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i çok seven, O’na muhabbet ve hürmetle ittibâ eden ashâb-ı kirâmın en büyük endişesi, âhirette O’nunla beraber olamamaktı. Bu korkularını dile getirenlere Fahr-i Kâinât Efendimiz, şu veciz hadîs-i şerifleriyle hem tesellî verdi hem de bir ufuk gösterdi:
“Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96)
Yani Rasûlullah Efendimiz âdetâ şöyle buyurmaktadır:
“Beni gerçekten seviyorsanız, âhirette benimle beraberlik nasîbinden mahrum olmazsınız.
Ancak, bunun yolu benimle bu cihanda, amellerinizde, duygularınızda, ahlâkınızda, evinizde, işinizde her hâlinizde beraber olmanızdır.”
Zira;
Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu cihâna bir nümûne olarak geldi. Rabbimiz’in yüce kelâmının, Kur’ân ahlâkının, hayata geçmiş hâli oldu. Canlı bir Kur’ân oldu.
Mahşer gününün zorluklarında ve cennette Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile vuslattan nasîb alabilmek için;
Evimizde, iş yerimizde, her hâlimizde;
“–Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz benim yanımda olsaydı, şu hâlime muttalî olsaydı, tebessüm eder miydi, yoksa üzülür müydü?” diye muhasebe etmemiz, buna göre davranmamız lâzımdır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Ekim, Sayı: 224