Bir Lokma İçin Bu Kadar Eziyete Değer miydi?
Bir lokma için bu kadar eziyete değer miydi? Hz. Ebubekir’den (r.a) tüm Müslümanlara örnek olacak ibret dolu bir hatıra…
Ebûbekir Sıddîk -radıyallâhu anh-’ın bir hizmetkârı vardı. Bu hizmetkâr kazancının belli bir kısmını ona ikrâm eder, o da bundan yerdi. Yine bir gün hizmetkâr, kazandığı bir şeyi getirdi. Hazret-i Ebûbekir de ondan bir lokma aldı. Bunun üzerine hizmetkâr;
“–Her akşam bana kazancımın mâhiyetini sorardın, bu akşam sormadın.” dedi.
Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh-;
“–Çok açtım, sormayı unuttum; peki söyle bakalım, nasıl kazandın?” diyerek açıklamasını istedi.
Hizmetkâr hulâsaten;
“–Size ikrâm ettiğim bu yiyecek şüpheli idi. Size söylemeyi unuttum.” deyince Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh-, derhâl parmağını boğazına götürüp (bütün eziyetine rağmen) yediklerinin hepsini çıkardı ve;
“–Yazıklar olsun sana! Neredeyse beni helâk ediyordun!” dedi.
Kendisine;
“–Bir lokma için bu kadar eziyete değer miydi?” diyenlere de şu cevabı verdi:
“–Canımın çıkacağını bilseydim, yine de o lokmayı çıkarırdım. Çünkü Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
«Haramla beslenen vücudun müstehak olduğu yer, cehennemdir!» buyurdular.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 26)
Hazret-i Mevlânâ der ki:
“Bu seher benden mânevî feyiz, tulûat, sünûhat, ilham ve hikmet kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi. Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helâl lokmadan doğar. Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse bil ki o lokma, şüpheli veya haramdır.”
Bahâeddin Nakşibend Hazretleri’nin bir talebesi bir defasında mânevî hâllerinin kaybolduğundan şikâyet etti. Hazret, talebesine;
“–Yediğin lokmaların helâlden olup olmadığını iyi araştır!” buyurdu.
Talebe gidip araştırdığında, yemeği pişirdiği ocakta helâl olup olmadığı şüpheli bir parça odun yaktığını anladı ve hemen tevbe etti.
Hızır -aleyhisselâm-’ın, Hak dostlarından Abdülhâlık Gucdüvânî -kuddise sirruhû-’yu ziyareti esnasında aralarında geçen şu konuşma da pek ibretlidir.
Hızır -aleyhisselâm-, Gucdüvânî Hazretleri’nin ikrâm ettiği yemekleri yemez ve sofradan kendisini geriye çeker. Abdülhâlık Gucdüvânî -kuddise sirruhû- hayretle;
“–Bunlar helâl lokmalardır; niçin yemiyorsunuz?” der.
Hızır -aleyhisselâm- ise şu cevabı verir:
“–Evet, helâl lokmalardır; lâkin pişiren, öfke ve gafletle pişirmiştir.”
Yani yenilen bir yemeğin helâl olup-olmamasının da ötesinde, hangi hâlet-i rûhiye içinde pişirildiğinin dahî bir ehemmiyeti var. Zira insanın hâl, hareket, muâmelât ve ibâdetlerinin rûhâniyetine tesir ediyor.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Ocak, Sayı: 191
YORUMLAR