Bir Maaşla Geçinmenin Yolları
Tek maaşla ev geçindirilir mi? Maaş nasıl değerlendirilir? Bir maaşla geçinmenin yolları nelerdir? “Bu maaş çok az! Bununla geçinilmez, ayın yarısını getirebiliriz ancak…” diyenlere altın tavsiyeler.
Belki diyeceksiniz ki tek maaşla ev geçindirilir mi? Programlı, dikkatli olunursa çok rahat geçinilir. Maaşımızı elimize alınca, ilk önce bu maaşın bizim için gayet yeterli olduğunu düşünmemiz, beynimizi bu konuda şartlandırmamız, samimiyetle inanmamız ve olumlu düşüncelerle hareket etmemiz gerekir. Çünkü beynimizdeki şartlanma, “Bu maaş çok az! Bununla geçinilmez, ayın yarısını getirebiliriz ancak…” şeklindeyse, zaten biz o maaşla aslâ geçinemeyiz. Ona-buna borçlanır, kredi kartı tuzaklarına düşeriz.
BİR MAAŞLA GEÇİNMENİN YOLLARI
- Maaş veya kazanılan para, hiç harcanmadan derhal programlanmalıdır. Aksi takdirde cebimizde para varken hiç düşünmeden harcar, daha sonra da sıkıntı çekeriz.
- Bu programlama esnasında ilk olarak varsa kira ücreti, elektrik, su, telefon, yakıt, apartman âidâtı, çocuğumuzun harçlığı ve ödenmesi gereken taksitleri ayıralım.
- Kalan parayı dörde bölüp her birini dört ayrı zarfa yerleştirelim.
- Birinci zarfın üzerine “1. Hafta”, ikinci zarfa “2. Hafta”… şeklinde yazalım. Bir zarf, bizim bir haftalık geçim paramızdır. Bunun içinde pazar/market parası, çocukların ve kendi harçlık paranız veya diğer ihtiyaçlar için ayrılan hep bu zarftan karşılanmalıdır. Bu zarfın içindeki parayı harcadıktan sonra diğer zarflardan borçlanmayı asla düşünmeyelim. Kendimizi bu konuda şartlandırmamız gerekir. “Bugün Pazartesi, haftaya Pazartesi’ye kadar bütün ihtiyaçlar için elimdeki bu zarftaki para harcanacaktır. Aksi takdirde borç alacağım hiçbir zarf yok! Ama bu elimdeki zarf, zaten bizim ihtiyacımız için yeterli. Belki az da olsa bu zarftan bir miktar artırabilirim!” diye düşünerek buna kendimizi inandırmamız gerekir.
- İkinci zarf da ikinci hafta kullanılmalı, diğer hafta gelmeden üçüncü zarf unutulmalıdır. Belki beklenmedik bir masraf çıktı ve daha hafta ortası gelmeden zarftaki paranın çoğu bitti. Diğer zarftan almamız da yasak. Peki, ne yapmalıyız?
Birkaç gün dolabımızdaki, kilerimizdeki yiyeceklerle pekâlâ idare edebiliriz. Bazı ihtiyaçlarımızı kısıp diğer haftanın gelmesini bekleyebiliriz. Bu zarf meselesi, bizi disiplinli para harcamaya, iktisatlı geçinmeye zorlayacaktır. Sorumsuzca para harcamaktan, “Ne yapalım işte… Her şey lâzım; almadan olmuyor!” fikrinden, ayın ortasında maaşımızın bitme tehlikesinden kurtuluruz.
İHTİYAT AKÇESİ
Fertler ve aileler, kendi bütçelerinde bir “ihtiyat ödeneğine” yer vermek zorundadır. Çünkü her zaman, gelir gideri karşılamayabilir. Hayat bu; âcil ihtiyaçlar çıkabilir, her an için zarurî bir durum veya bir hastalık hâli olabilir. Bu sebeple muhtemel acil ihtiyaçları karşılamak için, bütçede ihtiyat akçesine pay ayrılmalıdır.
İhtiyat akçesinden ayrı olarak gelir artırmak için bir yatırım ve tasarrufa niyet etmek de faydalı olacaktır. Aile bütçesini uzun vadeli güçlendirmek için tasarruf bütçesi önemlidir.
Aile bütçesinin idaresinde “gelir” esastır. Ailedeki ihtiyaçlar, önem sırası dikkate alınarak gelire göre harcanır. Eğer gelirimiz masraflarımıza yetmiyorsa, bazı harcamalardan vazgeçilir ve ailenin imkânları daha lüzumlu ihtiyaçlara harcanır. Gelir miktarını ve zamanını önceden bilen aileler, bütçelerini bu zaman birimlerine/miktarlarına göre yapmalıdırlar.
Ticaret erbabı, esnaf ve günlük gelir sağlayan kesimler ise, kendi durumlarına uygun aylık, altı aylık veya senelik bütçe yapabilirler. Bir aydan daha az bütçe yapımı pek iyi netice vermez. Bir esnaf, birkaç gün çok iyi para kazandı diyelim, hemen o kazancını bolca harcarsa, sonraki günlerde işleri durgunlaştığı zaman maddî olarak zora girecektir. Gelirleri net ve düzenli olan aileler, daha iyi bütçe yapabilirler. Gelir miktarları ve zamanları belli olmayan aile bütçelerinin denk kapanması zordur. Bir aile bütçesinde, devlet bütçesinde olduğu gibi, şartlara göre bazı değişiklikler yapılabilir. Meselâ âniden bir misafir gelebilir, fertlerden biri hasta olabilir, evde bir masraf veya arıza çıkabilir. Eğer bir ihtiyat akçesi (zor durumlar için ayrılan para) varsa, tabiatıyla bu gibi masrafları karşılamak zor olmayacaktır.
“Giderlerini hesap etmeyen, gelirini de hesap edemez. Kim ki gelirini hesap etmezse, asıl sermayesini kaybeder.”
Hazret-i Yusuf -aleyhisselâm- da ileride gelecek kıtlık seneleri için her yılın mahsulünden “ihtiyat ödeneği” ayırmıştır. Bu, kışın şiddeti ve yokluğu için yazdan hazırlık yapmak ile aynıdır.
GİDERDEN DAHA FAZLA GELİR ELDE EDİLİYORSA
Yukarıda tafsilâtını anlattığımız reçete, asgarî veya az ücretle geçinmeye çalışan aileler içindir. Bir eve, iki-üç maaş giriyorsa ya da geliri oldukça yüksek olan fert veya ailelerin, bütün gelirlerini dörde bölüp hepsini ay içinde bitirmeleri düşünülemez.
Bir eve, birden fazla maaş giriyorsa, çalışan kişiler, ailede aldıkları ortak bir kararla sadece bir maaşı kullanıp diğer gelirleri biriktirip tasarruf etmelidirler. Eğer kendilerine ait bir evleri yoksa, böyle bir dayanışma ile kısa zamanda ev sahibi olmaya çalışmalıdırlar. Birçok ailede şahit olmuşuzdur ki, aile fertlerinin hepsi çalışıp iyi para kazanıyor, ama henüz ev sahibi olamamışlar. Hatta ev almayı hayal bile etmiyorlar!.. Biri, diğerinin aldığı maaştan habersiz; herkes plansız programsız bir şekilde harcadığı için ay sonunu getirmekte zorlanıyorlar.
“-Her ay kira vereceğinize bir ev alamaz mısınız?” dediğinizde:
“-Hiç birkaç kişinin maaşı ile ev alınır mı? Bu zamanda her şey pahalı! Aldığımız para kıyafetimize bile yetmiyor!..” diye serzenişte bulunuyorlar.
Diğer tarafta başka bir aileye bakıyoruz. Az bir gelirle geçiniyor, fakat aile fertlerinin birbiriyle dayanışması mükemmel! Karı-koca birbirine saygılı, kazanılan para ortak bir yerde programlanıyor. Ellerindeki parayı idareli ve zarurî ihtiyaç odaklı kullandıklarından, israfa kaymadan tasarruf ettiklerinden, her ay düzenli olarak birikim yapıyorlar. Gâyeleri kiracı olmaktan çıkıp ev sahibi olmak. Bunun için elbirliği ediyorlar ve kısa zamanda Allah bir kapı açıyor ve evlerini alıyorlar. Sonra da kira öder gibi taksitlerini ödemeye başlıyorlar. Niyetleri hâlis olduğu için, az bir gelirle bakıyorsunuz kısa zamanda ev sahibi olmuşlar.
Hane fertleri birbirinden habersiz, birbiriyle uyumsuz ise; ne kadar para girerse girsin, evde bir bereket olmuyor. Varlık içinde yokluk çekiyorlar. Yeni bir şeyler almak, kalıcı yatırımlar yapmak bir tarafa, ay başını zor denkleştiriyorlar.
O hâlde işin püf noktasına bir kere daha temas etmekte fayda var; aile içinde anlayış, dayanışma, karşılıklı samimiyet ve sadâkat; hem maddî hem de mânevî huzur ve bereketin anahtarı… Rabbimiz, hepimizin yuvası için nasip eylesin. Âmîn.
Kaynak: Fatma Mebrure Şenler, Altınoluk Dergisi, Sayı: 456
YORUMLAR