Bir Mürşide Bağlılık Nasıl Olmalıdır?

Tasavvuf

Bir mürşide, şeyhe bağlılık nasıl olmalıdır? İstismâra açık görünen bağlılığın ölçüsü ne olmalıdır? Sâdece uh-revî işlerde mi, yoksa dünyevî işlerde de olmalı mıdır? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Anadolu’da da başka yerlerde de teslîmiyet anlayışını istismâr ederek saf Müslümanları kandıranlar çoktur. Tasavvuftaki teslîmiyet, acem kılıcı gibi iki tarafı keskin bir şeydir. İyiye kullanılabileceği gibi, şerre de kullanılabilir. Burada sorumluluk, meydanı boş bırakan Müslümanlarındır.

Teslîmiyet istîdâdında olan insanların bu kâbiliyetlerini istismâr etmeden, hayra kanalize edecek insanlar bulunmazsa; onları kendi menfaatine kanalize edenler bulunacaktır. Biz diyelim ki, teslîmiyeti reddettik. “Teslîmiyet diye bir şey yoktur” dedik. Bu istismârcılar huylarından; teslîmiyete yatkın insanlar da bu özelliklerinden vaz mı geçecekler? Bu mümkün olmadığına göre hastalık halkın ilim ve irfân seviyesi ile alâkalıdır, teslîmiyetle değil. Piyasada liyâkatsiz kimselerin kol gezmelerine fırsat verilmemelidir.

Teslîmiyet, kalbî bağ sonucu insanoğlunda oluşan aynîleşme arzusunun tabiî bir sonucudur. Hiç kimse bir diğerini silahla teslîm almadığına göre insanları teslîmiyete götüren şey karaktere duyulan hayranlıktır. İnsanlar dehâyı takdîr ederler, ama karakter sâhibi ve kendilerine yakın yapıda gördükleri kimselerin ardından teslîmiyetle giderler. Bu tabiî bir hâdisedir. Mecrâsında aktığı zaman problem yoktur. Problem bu teslîmiyet mecrâsını şahsî menfaatlere kanalize etmektedir. Bundan kurtulmanın yolu insanlara doğruları öğretmek, yanlışlardan sakınmayı sağlayacak bilgilenmeyi sağlamaktır.

Bağlılığı dünyevî ve uhrevî diye ayırmak hayâtımıza giren sekülerizmin sonucudur. Dînî ve İslâmî bakımdan insan hayâtının her boyutu uhrevî sonuçlar doğuracak özelliğe sâhiptir. Bu bakımdan teslîmiyet ve aynîleşme için dünyevî ve uhrevî bir ayrım yapılması uygun düşmez.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları