Bir Sahabinin Dilinden Peygamberimizin Gece Namazı

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz gece namazlarını nasıl kılardı? Bir sahabinin dilinden Peygamberimizin (s.a.v.) gece namazı şöyle anlatılır.

Bir defâsında nâfile namaz kılmakta olan Efendimiz’e -sallallahu aleyhi ve sellem- tâbî olan Huzeyfe -radıyallâhu anh- O’nun ibâdet esnâsındaki hâlini şöyle anlatıyor:

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN GECE NAMAZI

“Bir gece Allah Rasûlü ile beraber namaza durdum. Bakara sûresini okumaya başladı.

Ben içimden, «Yüzüncü âyete gelince rukûya varır herhalde.» dedim. Yüzüncü âyete geldikten sonra da okumasını sürdürdü.

«Herhalde bu sûre ile iki rekât kılacak.» diye zihnimden geçirdim. Okumasına devâm etti.

«Sûreyi bitirince rükûya varır.» diye düşündüm. Ancak yine bitirmedi, Nisâ sûresini okumaya başladı. Bitirince de Âl-i İmrân sûresine geçti.[1]

Ağır ağır okuyor; tesbih âyetleri geldiğinde, «sübhânallâh» diyor, duâ âyeti geldiğinde duâ ediyor, istiâze âyeti geldiğinde de Allâh’a sığınıyordu.

Sonra rükûya vardı, «Sübhâne Rabbiye’l-Azîm» demeye başladı. Rükûu da kıyâmı kadar sürdü.

Sonra, «Semiallâhu li-men hamideh. Rabbenâ leke’l-hamd» diyerek (doğruldu).

Rükûda kaldığına yakın bir müddet kıyamda durdu.

Sonra secdeye vardı. Secdede, «Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ» diyordu. Secdesi de kıyâmına yakın uzunlukta sürdü.” (Müslim, Müsâfirîn, 203)

Dipnot:

[1]. Bu hadîs-i şerîfin beyânına göre, Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- Bakara Sûresi’nden sonra Nisâ sûresini, ondan sonra da Âl-i İmrân sûresini okumuştur. Bu sıralamayla okuyuş, hâlihazırdaki Bakara, Âl-i İmrân ve Nisâ şeklindeki sûre tertîbine uymamaktadır. Hadîs şârihleri, bunun hikmetini iki şekilde îzâh etmişlerdir: Birincisi, o zamanlar henüz sûrelerin tertibi son şeklini almamıştır. İkincisi de bu sıralamayla okumanın da cevâzını göstermek içindir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

GECE İBÂDETİ İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Gece İbâdeti ile İlgili Örnekler

GECE NAMAZI NEDEN UZUN KILINIR?

Gece Namazı Neden Uzun Kılınır?

GECE NAMAZI İLE İLGİLİ HADİSLER

Gece Namazı ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.