Bir Tarikattaki Yanlış Tavırları Gördüğümüzde Orayı Terk mi Edeceğiz Yoksa Kabullenecek miyiz?
Herhangi bir tarîkat mensûbunda gördüğümüz yanlış bir tavrı “şüphelilerden kaçınmak” ilkesi çerçevesinde terk mi edeceğiz, yoksa kabûl mü? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...
Tarîkata girmeden önce mürşid aramak ve gönlün ısınacağı bir mürşid ve şer’î ölçüleri kollayan bir tarîkat bulmaya özen göstermek mühim bir husûstur. Önemli olan bu aşamada, karar vermeden önce istişâre ve istihârelerle bir gönül doygunluğuna ermektir. Eğer başlangıçtaki araştırma faslı sağlam olursa bundan sonra vesvese az olur ve yanlış yollara girme endişesi kalmaz. Ancak bununla birlikte haramları helâl, helâlleri haram sayan ve farzları bile işlemekten geri duran bir şeyhin bu tür hatâ ve kusûrları elbette ondan uzaklaşmayı ve yenisini aramayı gerekli kılar.
İnsanlar ve gruplar arasında farz ve haram gibi kat’î olarak bilinen şer’î ahkâmın dışında sosyal hayâtla ilgili konularda farklı düşünce ve tavırların bulunması tabiîdir. Bunları cemâatten uzaklaşma sebebi hâline getirmek uygun olmaz. Ayrıca kusûr arama saplantısından kurtulmak gerekir. Zâten sevgi olan ortamda kusûr aranmaz. Kusûr aramaya başlayan kişilerde sevgi azalmış demektir. Böyle olunca da mürşidden istifâde zorlaşır, hattâ imkânsızlaşır. Böyle zamanlarda gitmek, her iki taraf için kalmaktan daha iyidir.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları
YORUMLAR