Bir Yılın Muhasebesi

Zaman akıp gidiyor. Ezelden ebede devam eden bu süreç bütün varlıkların çeşitli imtihanlara tabi tutulmasına da vesile oluyor. Peki insanın imtihanı nedir?

Biyolojik yaşa göre farklı cevaplar vereceğimiz bu sualin genel geçer bazı özellikleri olduğunu belirtmek şart. İmanla başlayan evrenin kendi anlamını bulduğu bir gerçek. İlgi, şüphe, zan, inanç ve imanla tamamlanan bu sır her insan da farklı tezahürlere sebebiyet veriyor. Maddi unsurların değişik biçimler alması sizi yanıltabiliyor, duyu organları bir üst sıçramayı da gerekli kılabiliyor.

İslam, kavga ve savaşı değil dostluk ve barışı esas alır. Günah ve düşmanlıkta değil, iyilik, sulh, kardeşlik ve faydalı işlerde yardımlaşmayı ister. Aksi davranışın zulüm olduğunu, Allah’ın zulme rıza göstermediğini, zalimleri sevmediğini, onları lanetlediğini ve zalimler için elem dolu bir azap olduğunu bildirir.

Genel çerçevenin böyle olmasına rağmen, sosyal vakıaların farklı şekiller alması hayli düşündürücüdür. İslam coğrafyası anlam alanında kaygılar yaşıyor modern yapıların baskılarıyla gelenek dünyasında kırılmaları yaşıyor.

Dünya genelinde insan münasebetleri materyalist menfaat kriterlerinin hakimiyeti altında. Yirminci yüzyılı yüz milyon insanın ölümüyle yaşayan bu düşünce insanlığın yakasını bir türlü bırakmıyor. Öldürüyor, ölüyor ama hakimiyetini her geçen gün pekiştiriyor.

Din kaynaklı metafizik düşünce bu goncolozla baş edemiyor, hakimiyet alanları şer güçler tarafından insanlığın varlığına tehlike teşekkül edecek şekilde diri tutuluyor.

Hakiki kültür nerede?

Ölümü oyun anlayışı ile yaşayan insan kitleleri dünyanın her yerinde silahla dirilişi sağlayacağı vehmiyle mücadele ediyor.

İnsan kendi varlığında yer alan hakikat potansiyeline müracaat etmedikçe bu bataktan çıkamayacak toz, toprak içinde yitip gidecektir. Her gün yiyip, içen, çiftleşen ve fırsat buldukça başka insanları öldüren, niçin yaşadığını düşünmeye fırsat bulamayan bu insan ne yapacaktır?

Geçen her yıl bu soruları hatırlatmakta, bunlara vereceğimiz cevap yolumuzu aydınlatmaya vesile olacaktır.

Zor bir süreçten geçiyoruz.

Kültürel kodların yeni biçimlerle değiştirilmesi pek de hayırlı olmadı. Millete çeki düzen verme operasyonları Anadolu’nun mayasıyla çelişkiler yaşadı, havanda su döğme tabir edebileceğimiz sosyal değişmeler hepimizi çorak bir eşiğe bıraktı.

Yarınların ulu çınarı dal, budak açacaksa tevhit, adalet ve merhamet duygularına çok ihtiyacımız olacak.

Kaynak: Ali Büyükçapar, Altınoluk Dergisi, 359. Sayı, Ocak 2015

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.