Birine Baş Eğerek Selam Vermek Caiz mi?

Müslümanlardan birisi mü’min kardeşine ve bir dostuna mülâki olunca ona tâzimen eğilmeli midir? Baş eğerek veya eğilerek selam vermek caiz midir?

Allah Teâlâ buyuruyor:

“Cümle mescitler Allah Teâlâ’ya mahsusdur. Hal böyle olunca siz mescitlerde Allah Teâlâ ile beraber hiçbir kimseye ibâdet etmeyin.” (Cin Sûresi, 18) Yani, ey ibâdetle mükellef olan ins ü cin, siz bilin ki ibâdet için, bina kılınan mescitlerin hepsi Allah Teâlâ’ya mahsustur. Binaenaleyh mescitlerde Allah Teâlâ’ya ibâdet ederken Cenab-ı Allah ile berâber başka bir kimseye daha ibâdet etmeyin. Allah Teâlâ’ya şirk etmeyiniz, demektir. Yehûd ve Nasârâ mâbedlerinde Cenâb-ı Allâh’a şirk ettiklerinden Hak Teâlâ hazretleri bu âyet-i celîlede şirkten nehyile ihlas üzere ibâdet olunmasını emir buyuruyor.

İmam-ı Hasan -radıyallahu anh-’ın rivâyetine nazaran mesâcidle murad secde mümkün olan her yerdir, yer yüzünün kâffesine şâmildir. Zîra Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Benim için yeryüzünün küllîsi mescit kılındı.” buyurmuşlardır.

Bu da Hâtemü’l-enbiyâ -sallallâhu teâlâ aleyhi ve sellem- Efendimizin hasâis-i nebeviyyelerindendir. Diğer ümem-i sâlifede ibâdet yalnız mescitte îfâ olunurdu.

Cenâb-ı Allâh’ın halkettiği hiçbir yerde Cenâb-ı Allah’tan gayriye ibâdet etmek ve tapmak câiz olamayacağı bu âyet-i celîlede beyan buyurulmuştur.

Bu âyet-i celîlede; mescide giren kimseye zikretmesi emri vardır. Zîra “Allah’la berâber gayriyi çağırmayın.” demek “Allah Teâlâ’yı çağırın, O’nu anın, O’nu zikredin.” demektir. Şirkten nehyetmek, tevhidle emretmektir. Binâenaleyh mescid-i şerîfe giren kimsenin bu âyet-i celîleye imtisâlen tevhidle girmesinin sünnet olduğu Fahr-i Râzî’nin beyânâtındandır.

Câmiye girerken sağ ayakla girmek ve çıkarken de sol ayakla çıkmak sünnettir.

BİRİNE EĞİLEREK SELAM VERMEK CAİZ DEĞİL

İmam-ı Süfyân-ı Sevrî bir gün mescide girerken sol ayağını basıp girdi. Hâtiften bir ses işitti ki:

– Yâ Sevrî, niçin evvel sağ ayağını basıp girmedin!”

Adı Sevr kaldı. Süfyân o âvâzı işitince aklı gitti. Sonra aklı başına gelince eliyle sakalını tutup yüzüne bir tokat vurdu.

– Bir sünnet terk edip edepsizlik etmekle adını sevrî koydular, daha ziyâde edepsizlik eder isen kıyas eyle ki ne derler, dedi. İşte bu âyet-i celîle ki:

“Mescitler Allah Teâlâ’ya mahsustur. Siz mescitlerde Allah Teâlâ ile berâber hiçbir kimseye ibâdet etmeyin.” buyurulmuştur.

Sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem Efendimiz:

-“Rabbimin beytinde yani mescitte beni tâzim etmeyiniz.” buyurmuştur. Bu hadîs-i nebevîye binâen selef-i sâlihîn de tilmizlerine kendileri için kıyam edilmemesini tavsiye etmişlerdir. Binâenaleyh câmide, mescitte hiçbir şahsa kıyâm etmek câiz değildir.

Hazret-i Enes -radıyallahu anh- diyor ki: Birisi Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e sordu:

– Biz müslümanlardan birisi mü’min kardeşine ve bir dostuna mülâki olunca ona tâzimen eğilmeli midir?

– Hayır eğilmemelidir, buyurdu. O kimse yine sordu:

– Onu kucaklayıp öpmeli midir?

Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- efendimiz de:

– Hayır, diye cevap verdi.

Tekrar o kimse:

– Musâfaha edip el tutuşmalı mıdır?

Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bu son suâle cevâben:

– Evet, diye tasdik ve tasvip buyurdu. Binâenaleyh karşılaştığı bir mü’min kardeşine tâzim için eğilmek yoktur.

(Musâhabe-4, s.27, Mahmud Sâmî Ramazanoğlu)

İslam ve İhsan

ALLAH’A SAYGI İFADELERİ

Allah’a Saygı İfadeleri

İSLAM’DA SAYGI VE HÜRMET ADABI

İslam’da Saygı ve Hürmet Adabı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.