'bizden Daha Muhtaçları Var'

Konya'da damı akan iki odalı evde 4 çocuğuyla yaşayan Ramazan Yarım, Hadim Kaymakamlığının aylık para, gıda ve ev yardımı teklifini, "Bizden daha muhtaç insanlar var" diyerek kabul etmiyor.

Konya'da damı akan iki odalı evde 4 çocuğuyla yaşayan Ramazan Yarım, Hadim Kaymakamlığının aylık para, gıda ve ev yardımı teklifini, "Bizden daha muhtaç insanlar var." diyerek kabul etmiyor. Yarım, kendinden habersiz bir tanıdığının girişimi üzerine Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından karşılıksız verilen 3 bin lirayı da "borç" sayılması şartıyla aldı.

Sosyal güvencesi bulunmayan ve eşinden dört yıl önce ayrılan Ramazan Yarım (42), Hadim ilçesinde başkasına ait, akan damını brandayla kapattığı iki odalı, toprakla sıvanmış evde zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. En büyüğü 17 yaşında olan dört çocuk sahibi Yarım, ailesinin geçimini sağlamak için kısıtlı imkanları doğrultusunda hayvancılıkla uğraşıyor.

Az sayıda keçiyle hayvancılığa başlayan ve zamanla keçisi çoğalan Yarım, borçlarını ödeyemediği için hayvanlarını satmaya karar verdi. Yarım'ın borçlarını ödemek için hayvanlarını satmaya çalıştığını öğrenen arkadaşı, "gönlü zengin" dostunun haberi olmadan durumu Hadim Kaymakamı Ömer Büyükergene'ye anlattı.

Hiçbir geliri olmamasına rağmen 5 keçisi 7 oğlak doğurunca kendisini "zengin" hisseden Yarım, Hadim Kaymakamlığının aylık nakdi, gıda ve ev yardımı teklifini zor durumda olan insanların hakkını alacağı düşüncesiyle geri çevirdi.

Tüm ısrarlara rağmen ikna olmayan Yarım, borcu daha fazla olmasına rağmen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından karşılıksız verilen 3 bin lirayı "borç" sayılması şartıyla kabul etti.

İKİ ÇOCUĞU DA RAHATSIZ

Boyun ve bel fıtığı nedeniyle inşaatlarda çalışmayı bırakmak zorunda kalan Yarım, eşiyle ayrıldıktan sonra hayatını çocuklarına adadığını ve tek isteğinin iki kızının okuması olduğunu söyledi.

Oğullarından birinde epilepsi, diğerinde bel fıtığı rahatsızlığı bulunan Yarım, "Epilepsi hastası oğlumun tedavisini yeşil kartla yaptırdım. Neredeyse bir yıl düzenli hastaneye gidip geldim. Günlerce hastanede kaldı, bizden hiç para almadılar." dedi.

Başına bir şey gelmesi halinde devletten başka çocuklarına daha iyi bakacak kimse olmadığını düşündüğü için Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne gittiğini aktaran Yarım, şöyle konuştu:

"Ölürsem çocuklarım ortada kalmasın istedim. Benimle çok iyi ilgilendiler. Evime denetime geldiler, yardım etmek istediler. Evin iyi olmadığını söyleyip, iki kızımı almak istediler. Çocuklar gitmek istemedi. Müfettişlere çocuklarım olmadan yapamayacağımı, onların da bensiz kalamayacağını söyledim. Çocuklarım olmazsa dünyayı bana verseler ne yapayım. O zaman 5 keçiydi gelir kaynağım. İki çocuğum için 6 ay boyunca verilen parayı, 5 keçim 7 oğlak doğurunca 'Artık zenginim, bize verdiğiniz parayı başkalarına verin' diyerek istemedim. Devletime yük olmam. Aldığım para beni çok rahatsız etti. Emek karşılığı olmadan, bankadan para çekmek beni yıktı. Çocuklarıma mahcup oldum. Bu yüzden parayı iptal ettirdim."

Hayat felsefesinin kimseden para almadan kendi yağıyla kavrulmak olduğunu dile getiren Yarım, bir tanıdığının çocukları için burs başvurusu yapacağında, binlerce öksüz ve yetimin hakkını gasbetmekten korktuğu için sıcak bakmadığını bildirdi.

BORCUMU EN KISA ZAMANDA ÖDEYECEĞİM

Bir ara çok borçlandığından kaymakamın haberi olduğuna işaret eden Yarım, şunları kaydetti:

"Çok utandım. Böyle şeylere alışkın değiliz. Yardım yapmak istediler. Hayvanlarımı satıp borcumu ödeyecektim. Kaymakamımız çok ilgilendi, para almaya ikna etti. Tabii borç kaydıyla. 5-6 bin lira borcum vardı. Aldığım 3 bin lirayla borcumun bir kısmını ödedim. Keçilerimin sütünü satıyor, peynir yapıyorum. Borcumu en kısa zamanda ödeyeceğim. 'Ev yapalım' diyorlar. Evi ne yapayım. Çevremdekiler 'çocukların hakkını neden almıyorsun' diye kızıyor. Bunun hak olmadığını söylüyorum. Rızkı Allah veriyor. Belediye ve kaymakamlık hep arkamızda. Çocuklarıma 'ben olmasam bile devlet var' diyorum. 'Üç bin lirayı devletimize ödeyeceğiz' diye borç hanemde yazıyor. Kimseye muhtaçlığımız yok."

ÇOK MAHCUP BİR HALİ VARDI

Kaymakam Ömer Büyükergene de ekonomik yönden güçlük çekenlerin kendilerinden yardım talebinde bulunduğunu söyledi.

Yarım'ın kendilerine doğrudan yardım talebi olmadığına dikkati çeken Büyükergene, "Durumunu bize arkadaşı bildirdi. Yardım yapmaya karar verdik. Bizi ziyaretinde çok mahcup bir hali vardı. Yardım yapmak istediğimizde, 'Ekonomik durumu benden daha kötü insanlarımız var. Bizim için önemli olan o insanların öncelikli olması. Buradan aldığım parayı borç kabul ediyorum.' dedi. Onur duyduk, mutlu olduk." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.