Bize Ait Olan Ne Kadar Uzakta!

İsmet Özel’in çok sevdiğim “Bir Yusuf Masalı” isimli şiir kitabından altını çizdiğim bir satır olsun istedim bu yazının başlığı. Çünkü bir kez daha fark ettim bize ait olanın bizden ne kadar uzakta olduğunu Kanada’dan gelen bir misafirim vasıtasıyla.

Aslen Hintli ancak büyükbabası Hindistan’dan Kanada’ya göç etmiş ve dolayısıyla kendisi de Kanada’da doğmuş büyümüş olan Kanadalı bir çocuk psikiyatrisi profesörünü misafir ettik. Sosyal Psikiyatri Kongresi’nde tebliğ sunmak için gelmişti misafirimiz ve biz Kongre dışında zamanımızı beraber geçirdik.

Konuştukça kültürümüze dair alakası dikkatimi çekti. Büyük bir ilgiyle kültürümüz hakkında sorular soruyor ve büyük bir dikkatle dinliyordu her verdiğimiz cevabı.

Sonradan öğrendim ki kültürümüze aşinalığı 30 yıl önce Mevlana’yı okuyarak başlamış. O’nun şiirlerini okudukça bir sıcaklık ve yakınlık hissetmiş. Adını koyamadığı bir ferahlık yaşamış kalbinde. Her okuyuşunda biraz daha hayranı olmuş Mevlana’nın ve sonra bu hayranlığını kendisi için dünyadaki en kıymetli varlıkta, oğlunda yaşatmak istemiş ve oğlunun adını Rumi koymuş. (Mevlana Türkiye dışındaki bir çok ülkede Rumi olarak biliniyor). Yıllar sonra çalıştığı üniversiteye gelen bir Türk ile samimi oldukça ülkemizi, insanımızı ve kültürümüz daha bir merak eder ve sever olmuş.

Kendisi aynı zamanda ressam olduğu için modern Türk ressamlarının çalışmalarını takip etmek istemiş, ancak ne eser ne de bilgi anlamında çok fazla bir şey bulamamış.

Benden okumak için eserleri İngilizceye çevrilmiş Türk yazar ismi istedi ancak çok fazla isim veremedim maalesef. Kongreden artan kısa zamanlarda uzun konuşmalar yaptık ve yeri geldikçe anlattığım her hikayeyi yada söylediğim her atasözünü hayranlıkla dinledi. Onu uğurlamaya gittiğimizde bir arkadaşın verdiği ney hediyesi üzerine yüzünün nasıl parladığını, nasıl mutlu olduğunu kelimelerle ifade edemem, görmeliydiniz. Elinde dünyanın en kıymetli nesnesini taşır gibi tuttu neyi uçağa binene kadar.

NE OLUR KIYMETİNİ BİLİN!

Ney karşısındaki bu sevinci bana dört sene önce Almanya’dan gelen bir misafiri hatırlattı. Özel bir sohbette Türkçe, bize ney ve neyin manevi anlamları hakkında uzun uzun konuşmuş, bilgiler vermiş, açıklamalar yapmış sonra da “Bunları benim size anlatmam garip geliyor bana. Kendimi ev sahibine ikram yapıyor gibi hissediyorum. Bütün bu değerler, hazineler, kıymetler size miras. Ne olur kıymetini bilin” demişti. Geçmiş zaman da gazete de Türkiye’ye ney üflemeyi öğrenmek için gelen ve 6 aydır ders alan 10 Endonezyalı gencin hikayesi anlatılıyordu.

Sadece ney veya Mevlana ile de sınırlı değil. Kadim bir medeniyetin ve şanlı bir tarihin çocukları olarak asırlarca süren mücadele ve uğraşlarla biriktirilip bize miras bırakılmış büyük kültürel hazinelerimiz var; Yunus Emre’miz var, Mimar Sinan’ımız var, Fatih Sultan’ımız var, Karacaoğlan’ımız var, Ali Kuşçu’muz var ve sayabileceğimiz sayfalar, kitaplar dolusu zenginliklerimiz var. Bütün bu zenginlikler bize ait ve biz sahip çıkmazsak gördüğünüz gibi sahip çıkanlar bulunacaktır. Ancak günün sonunda kaybeden, esef eden, üzülen biz olacağız.

Ancak gelin görün ki üstadın ifadesiyle “güneşi ceketimizin astar cebinde kaybetmiş” gibiyiz. Ceketimizin astar cebinde olduğu için bize çok yakın ama kaybettiğimiz için bize çok uzak. Gelin yeniden bir keşfe çıkalım, peşine düşelim bize ait olanın ve sahip çıkıp sonra hiç bırakmayalım.

Kaynak: Mehmet Dinç, Altınoluk Dergisi, Sayı: 369, Kasım 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.