Bizim Namazımız Böyle mi?

Ayet ve hadis namaz hususunda nasıl uyarıyor? Namazın üzerimizdeki etkilere neler? Namazın nasıl bir idrak, şuur ve samimiyet ile kılmalıyız? Bizim namazımız nasıl?

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler.” (Mü’minûn, 1-2)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Namaza kalktığında, dünyaya vedâ eden bir kimse gibi namaz kıl!” (İbn-i Mâce, Zühd, 15; Ahmed, V, 412)

YARATILIŞ SEBEBİMİZ

Yaratılış sebebimiz olan ibâdet yani Allah’a kulluğumuz, gafletten ne kadar uzak îfâ edilebilirse takvâya o kadar yaklaşılmış olur. İnsanı, ancak her türlü gafletten uzakta ve Hakk’ın rızâsını kazanmak yolunda yapılan bir ibâdet kemâle erdirebilir.

Meselâ namazı şekil olarak biliyoruz. Fakat namazın esas hikmet tarafı Cenâb-ı Hak ile mülâkattır. Cenâb-ı Hakk’a maddî ve mânevî ihtiyaçlarımızı arz etmemiz için lutfedilmiş bir mülâkat.

Lâkin bizim namazımız ne derecede Hakk’ın istediği ve tarif ettiği bir namaz? Âyette;

“…Namaz, fahşâdan / çirkinliklerden ve münkerden / kötülüklerden alıkoyar…” (Ankebût, 45)

Bizim namazımız böyle mi?

Cenâb-ı Hak, kulunun alnının secdeye gelirken kalbinin de kendisine bir vuslat hâli içinde olmasını arzu ederek; “Secde et ve yaklaş!” (Alak, 19) buyurmaktadır.

Secdelerimiz acaba hangi kıvamda?

Aile hayatımızın, ticaret hayatımızın, memuriyet hayatımızın hâli bizim nasıl namaz kıldığımızın âdetâ röntgenini gösterir. Namaz eğer fayda vermiyorsa, kalp birtakım galatlarla doluysa Cenâb-ı Hak öyle kişiler hakkında; “Yazıklar olsun o namaz kılanlara!” (Mâûn, 4) buyuruyor.

Yine Kur’ân-ı Kerim, namazı muhafaza etmek, namazda devamlı olmak ve namazda huşû içinde olmak hususlarına dikkatimizi çekiyor. Fıkhen namaza başlamadan önce nasıl maddi ve mânevî bir taharete, abdest almaya ihtiyaç varsa kalben de bir huşûya ihtiyaç vardır. (Osman Nûri Topbaş, İhlâs ve Takvâ, Yüzakı Yay.)

İslam ve İhsan

NAMAZDA HUŞU

Namazda Huşu

NAMAZDA BUNLARA DİKKAT!

Namazda Bunlara Dikkat!

NAMAZDA ŞİRKE DÜŞMEK

Namazda Şirke Düşmek

NAMAZDA HUŞÛ İLE İLGİLİ HADİSLER

Namazda Huşû ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.