Bizim Vilâyetimizde Üç Helâl Lokma Vardır!

TARİHİMİZ

Yrd. Doç. Dr. Adem Ergül, Sultan Murad ve veziri arasında geçen konuşmayı naklediyor...

“Sultan II. Murâd Han’ın, hem kılıç hem de kalem sâhasındaki muvaffakıyetleri, ondaki üstün gayret-i dîniyyedendi. Zîrâ yüreğindeki Allah korkusu, O’nda en ufak bir gevşekliğe meydan vermediği gibi, her türlü kul hakkı ve adâletsizliğe karşı da muhâfaza edici bir kuvvetti.

Birgün kendisine birtakım şahsî ihtiyaçları için para lâzım olmuştu. O da, bunun için vezîri Çandarlı’dan borç alıp ihtiyaçlarını gidermişti. Bunu gören Fazlullâh Paşa, büyük bir teaccüple:

“Sultanım! Pâdişâhlara husûsî hazîne gerektir. Müsâade eyler ve fermân buyurursanız, size hazîne te’mîn edelim.” dedi.

Sultan sordu:

“Nasıl ve nereden hazîne te’mîn edeceksiniz?”

Fazlullâh Paşa:

“Pâdişâhım! Bu vilâyet halkında fazlaca mal vardır. Sultanlara, zaman zaman bir yolunu bulup o mallardan almak münâsip düşer!” dedi.

BİZİM VİLÂYETİMİZDE ÜÇ HELÂL LOKMA VARDIR!

Bu teklîf üzerine Sultan Murâd, hızla yerinden fırladı ve büyük bir hiddetle:

“Paşa! Bu söz, nasıl bir sözdür? Bu fikir, nasıl bir fikirdir ki, söyler ve teklîf edersin? Bilmez misin ki, bizim vilâyetimizde üç helâl lokma vardır! Biri madenler, biri cizye, biri de ganîmetlerdir. Bilmez misin ki, bizim askerlerimiz gâzîler ordusudur. Onlara helâl lokma gerektir. Bilmez misin ki, hangi pâdişâh askerine haram lokma yedirirse, onları harâmî eyler. Harâmînin ise sebâtı yoktur. Küçük bir zorluk görünce kaçmaya başlar. Bundan sonra da hâlimizin ne olduğunu görmek zor olmaz!” dedi.

Bu ifâdelerin ardından Sultan, gayr-i meşrû bir hazîne tertîbini teklîf eden Fazlullâh Paşa’yı, kul hakkına riâyetsizlik edebileceği ihtimâli dolayısıyla derhal azleder.”