Bm Yalnızca 100 Bin Suriyeli’yi Sevindirdi

BM'ye göre gelişmiş ülkeler, Türkiye ve diğer komşu ülkelerin mülteci yükünü azaltmak amacıyla yaklaşık 100 bin Suriyeliyi ülkelerine kabul edecek.

BM Cenevre Ofisi'nde, Türkiye ve diğer komşu ülkelerde bulunan Suriyeli sığınmacıların başka ülkelere transferi ve yeniden yerleşimi hakkında düzenlenen konferansa bazıları bakan düzeyinde yaklaşık 40 ülkeden temsilci katıldı.

Konferansta katılımcılar, ülkelerine kabul edecekleri Suriyeli sığınmacı sayısı hakkında taahhütlerini açıkladı.

Konferans öncesinde BM; gelişmiş ülkelere, daha fazla Suriyeli sığınmacıyı kabul etme çağrısında bulunarak, ülkelere 2016 yılına kadar 130 bin Suriyeli sığınmacıyı ağırlama çağrısında bulunmuştu.

TÜRKİYE’DEKİ MÜLTECİ KAMPLARINA GIPTA EDİYORUM

Toplantıda konuşan Dışişleri Bakanlığında göç ve sığınmacı konularından sorumlu Konsolosluk İşleri Genel Müdürü Büyükelçi Mehmet Samsar, "Sadece 3 gün içerisinde Kobani (Ayn el-Arab) bölgesindeki yaklaşık 200 bin Suriyeli, DEAŞ (IŞİD) şiddetinden kaçarak Türkiye'ye sığındı. Avrupa'daki toplam Suriyeli sayısı bizim 3 günde kabul ettiğimiz Suriyeli sayısına denk geliyor" ifadelerini kullandı.

 BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres ise "Türkiye'deki mülteci kamplarına gıpta ediyorum. Türkiye'deki kamplar, BM kamplarından kat be kat daha iyi" dedi.

İsveç Adalet ve Göç Bakanı Morgan Johansson ise İsveç'in son 3 yılda 60 bin Suriyelisığınmacıya kapılarını açtığını, İsveç ve Almanya'nın en fazla Suriyeli sığınmacıya sahip Avrupa ülkeleri olduğunu söyledi.

Ürdün İçişleri Bakanı Hüseyin El Majali ise su kaynakları bakımından dünyada en fazla sıkıntı yaşayan üçüncü ülke olduğunu ve şimdi de bütçe krizi yaşadıklarını buna rağmen ülkelerine sığınan hiçbir Suriyelinin geri çevrilmediğinin altını çizdi.

Gelişmiş ülkelerin önümüzdeki 2 yıl boyunca kabul edeceği toplam Suriyeli sığınmacı sayısı, Suriye'nin Ayn al-Arab bölgesinde DEAŞ (IŞİD) şiddetinden kaçarak 3 gün içinde Türkiye'ye gelen yaklaşık 200 bin Suriyelinin yarısı kadar.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.