Borçlanmaktan Neden Korkmalıyız?
Bilhassa günümüzde borçlanmaktan korkulmadığı için hemen hemen herkes borçlanmayı adet haline getirmiştir. Halbuki borçlu kimse o almış olduğu miktarı ödemekle mükelleftir.
Borçlanan kimse almış olduğu nesneyi ödemek için hayli sıkıntılara düşer, huzurunu kaybeder, kendisinde rûhî ezginlikler görülür, hatta sıhhatinden bile olur. Bazan ödeyebilir, karşılığını temin edemez ise, ödeyemez. Mahcûb düşer, itibarını kaybeder.
İki sebepten dolayı borçlanılır:
1. Fakr u zaruret içinde olan kimse, ihtiyacı nisbetinde borçlanmalıdır. Hulûsu kalble, temiz bir niyetle ödemeye kararlı olmalıdır. Böyle darda kalan sıdk ile borcunu bilirse, icabında borcunu ödemek için kuru ekmek yemeye razı olur. Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri, ödemesi hususunda kolaylık verir, akla hayale gelmeyen sebepler halk eder, o kimse de aldığını kolaylıkla öder.
2. İhtiyacı olmadığı halde, yani meşru kazancından daha üstün ve gösterişli bir hayat seviyesinde yaşamak isteyen kimsenin de israfı çok olur, hesap, kitap bilmez hale gelir. Borcunu ödemek için gayret sarf etmez ve borcunu ödeyemez. Huzuru kaçar, öfkelenir, içi daraldıkça daralır, kalbi kararır, hak-hukuk kaidesini unutur. Alacaklıya düşman kesilir, borcunu ödemek için gayret sarfetmez. Böyle olunca elinde-avucunda ne varsa hepsine haciz koyarlar, evinden barkından olur. Yahud fırsat geçerse hile ile mal kaçırır. Her ne halde olursa olsun hali perişandır, itibarsızdır. Cemiyetin yüz karasıdır. Hem dünyası mahvolmuştur, hem de ahireti.
Borçlu olarak ahirete kul hakkı ile göçmek ne kadar hüsrandır.
Fahr-i kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz her mü’minin, günahkârın, namazını kıldırdıkları halde, cenazenin borçlu olarak öldüğünü öğrendiklerinde, o namaza icabet etmez- lerdi. Kul hakkının ne kadar mühim olduğunu düşünelim.
Kaynak: Âile Saâdeti, Sâdık Dânâ, Erkam Yayınları