Boş Giden Boş Döner

Meşhûr menkıbelere göre Yûnus Emre, çok fakir bir kimse olup geçimini çiftçilik yaparak temin etmekteydi.

Yûnus Emre, bir ara büyük bir kuraklık oldu ve hiçbir mahsûl elde edemedi. Fakirliği büsbütün belini büktü. Nâçâr bir vaziyette idi. Birçok kerâmet ve yardımlarını işittiği Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri’nin dergâhında herkesin murâdına erdiğini duyarak yiyecek almak için Hazret-i Pîr’in yoluna düştü. Giderken “Boş giden boş döner” düstûrundan hareketle yanına bir miktar alıç (dağ yemişi) aldı. Dergâha vardığında dervişlere:

“–Ben fakir bir kimseyim. Bu alıcı Hazret’e hediye olarak getirdim. Ne olur bunu kabul edin de bana bir miktar buğday verin! Zira kıtlık, bizi perişân eyledi...” dedi.

“BUĞDAY MI İSTERSİN, ERENLERİN HİMMETİNİ Mİ?”

Durumu öğrenen Hacı Bektâş-ı Velî, fakir Yûnus’a, ondaki meknuz istîdat ve cevheri keşfederek alâka gösterdi. Onu birkaç gün dergâhta misâfir etti. Ancak Yûnus, ev halkının kendisinden yiyecek beklediğini ifâde ederek, gitmek için dervişler vâsıtasıyla izin istedi. Dervişler, keyfiyeti Hazret-i Pîr’e bildirdiler. Hacı Bektâş-ı Velî, haber gönderdi:

“–Sorun Yûnus’a; buğday mı ister, yoksa erenlerin himmetini mi?”

Bîçâre Yûnus, buğday istedi.

Hacı Bektâş-ı Velî, tekrar haber yolladı:

“–Arzu ederse, getirdiği alıç tanesince nefes eyleyelim!”

Yûnus, buğday isteğinde ısrâr ederek:

“–Ben nefesi ne yapayım? Bana buğday lâzım.” dedi. Hacı Bektâş-ı Velî, son olarak:

“–İsterse alıçlarındaki her çekirdek sayısı kadar himmet eyleyelim!” haberini gönderdi.

Yûnus, bu defa da buğdayı tercih etti.

Bunun üzerine Hazret-i Pîr’in emriyle arzu ettiği buğday kendisine verilerek yolcu edildi. Dergâhtan arzusuna nâil olduğu için sevinçle ayrılıp köyüne doğru yola koyulan Yûnus, olup bitenleri düşünmeye başladı. Düşündükçe de ne büyük bir yanlışlık yaptığının farkına vardı. Nihâyet yarı yoldan dönerek tekrar dergâha koştu. Telâş ve nedâmet içinde dervişlere:

“–Erenler! Buğdayı geri alın ve Pîr Hazretleri’ne himmet istediğimi bildirin! Bahsettiği nasîbi ihsân eylesin!” dedi.

Ancak iş işten geçmişti. Hacı Bektâş-ı Velî:

“–Biz onu Taptuk Emre’ye verdik. Artık nasîbinin anahtarı Taptuk Emre’dedir.” dedi.

Bunun üzerine Yûnus, doğruca Taptuk Emre’nin dergâhına vardı. Ona olup bitenleri anlattı. Sükûnetle kendisini dinleyen Taptuk Emre de:

“–Yûnus! Hizmet eyle, himmet eyleyelim!” buyurdu.

Sonra da dergâha odun getirme işini ona tevdî eyledi.

Gönlü hak ve hakîkat sırlarına erebilmenin vecd ve heyecanıyla tutuşan Yûnus, büyük bir aşk ve görülmemiş bir şevk ile verilen vazifeyi îfâya başladı.

NİCELER BUĞDAY KAYGUSUNDA

Yûnus’un fânî alâkayı temsîl eden buğdaydan vazgeçip hakîkat kapısındaki ebedî nasîbe tâlip oluşuna mukâbil birçoklarının mânevî âlem karşısındaki gafleti dolayısıyla Ârif Nihat Asya, şöyle seslenir:

“Sen –Nittim ben? diyerek koşa koşa himmete dönmesini bilmişsin. Bizse, hâlâ buğday kaygusundayız, Yûnus!..”

Gerçekten de niceler buğday kaygusundadır ve buna mukâbil himmet kaygusunda olanlar ne kadar da azdır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları, 2005

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.