Boşnak Lider Aliya İzetbegoviç Doğumunun 97. Yılında Anılıyor

Müslüman Boşnakların dini ve milli bilincini uyandırmak için mücadele eden bir lider olan bağımsız Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, 8 Ağustos 1925’te Bosanski Samac şehrinde doğdu.

İslam bilincinin uyandırılması, Müslüman Boşnakların ülkedeki diğer halklarla eşit görülmesi, demokrasi ve insan hakları için hayatı boyunca mücadele eden, yazılar yazıp hapis yatan bağımsız Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, doğumunun 97’nci yılında özlem ve hasretle hatırlanıyor.

BAĞIMSIZ BOSNA HERSEK’İN İLK CUMHURBAŞKANI: ALİYA İZETBEGOVİÇ

Hayatı boyunca ülkesindeki Müslüman Boşnakların dini ve milli bilincini uyandırmak için mücadele veren İzetbegoviç, Mustafa ve Hiba çiftinin 5 çocuğundan biri olarak 8 Ağustos 1925’te Bosna Hersek’in Bosanski Samac şehrinde doğdu.

Henüz 3 yaşındayken ailesiyle Saraybosna’ya taşınan ve eğitimini burada sürdüren İzetbegoviç, gençlik yıllarında ülkedeki Müslüman nüfusa yönelik ayrımcılığa başkaldıran isimler arasında yer aldı.

İkinci Dünya Savaşı sürerken Hırvatistan’daki faşist Ustaşa rejimi, Bosna Hersek’i ilhak ederek burada Bağımsız Hırvatistan Devleti (NDH) kurdu.

Ülkedeki Müslümanlar Hırvat ilan edilirken, Yahudi, Sırp ve Romanlar büyük zulümlere maruz kaldı. Müslüman olan Boşnaklar ve rejimle aynı fikirde olmayan Hırvatlar da bu zulümden nasibini aldı.

Irkçı Sırpların oluşturduğu Çetnik hareketi de etkin olduğu bölgelerde Müslüman Boşnakları katletmeye başladı. Çetniklerin ana hedefi, Sırp olmayan tüm milletleri bölgeden tamamen temizlemekti.

Yazdığı eserler, yürüttüğü insan hakları mücadelesi dolayısıyla iki kez hapis cezasına çarptırılan İzetbegoviç, Sırp ve Hırvat güçlerinin Bosna Hersek’i kendi aralarında paylaşmak amacıyla 1990’lı yıllarda başlattığı savaşta da ülkesinin bağımsızlığını korumayı başaran bir lider oldu.

“GENÇ MÜSLÜMANLAR” OLUŞUMUNUN ÖNE ÇIKAN İSMİ

İzetbegoviç, Yugoslavya Krallığı döneminde temel hedefi, ülkedeki Müslüman Boşnakları dini ve milli konularda bilinçlendirmek olan “Genç Müslümanlar” oluşumunun öne çıkan isimleri arasında yer aldı. Bu oluşum, Müslümanların ülkedeki diğer etnik ve dini gruplarla eşit haklar elde etmesini amaçladı, aynı zamanda Çetnik ve Ustaşaların yıktığı Müslümanların evleri ve camilerin yeniden inşası için çalıştı.

Savaşın akabinde kurulan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti, faşizme galip gelse de dini ve milli konularda Müslüman Boşnakların sorunlarına çözüm olmadı.

Aralarında İzetbegoviç’in de bulunduğu “Genç Müslümanlar” teşkilatının bazı üyeleri, “din bilincinin uyandırılması” yönündeki faaliyetleri nedeniyle 1946’da tutuklandı. İzetbegoviç, 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Cezaevinden çıktıktan sonra önce ziraat fakültesine kaydolan İzetbegoviç, 2 yıl sonra hukuk fakültesine geçti ve buradan mezun oldu. Halida ile 1949’da dünyaevine giren Aliya İzetbegoviç’in Leyla, Sabina ve Bakir isimlerinde üç çocuğu oldu.

İZETBEGOVİÇ 14 YIL HAPSE MAHKUM EDİLDİ

Marksist-Leninist görüşlere sahip Josip Broz Tito liderliğindeki Yugoslavya’da da insan hakları için mücadelesini sürdüren İzetbegoviç, “Preporod”, “Takvim” ve “Glasnik” gibi gazete ve mecmualarda kimliğini ifşa etmeden yazılar yazdı. Aliya İzetbegoviç yazılarında, çocuklarının baş harflerinden oluşan “LSB” mahlasını kullandı.

İslam dünyasının içinde bulunduğu durumla da yakından ilgilenen İzetbegoviç, 1960’larda yazmaya başladığı “İslam Deklarasyonu” eserini 1970’te yayımladı.

Tito’nun 1980’de ölmesiyle Yugoslavya’da aşırı milliyetçi söylemler yeniden sahneye çıktı. O yıllarda ceza kanununa “ifade suçu” da eklendi.

İzetbegoviç, yazdığı “Doğu ve Batı Arasında İslam” eseri yayımlanmadan hemen önce 1983’te beraberindeki 12 Müslüman aydınla tutuklandı ve “Saraybosna Süreci” olarak adlandırılan dava başladı.

İzetbegoviç ve diğer Müslüman aydınlar, ifade suçundan ve organize örgüt kurarak düşmanca faaliyette bulunmaktan suçlu bulundu. İzetbegoviç’in mahkumiyet kararı, “İslam Deklarasyonu” kitabındaki ifadelerine dayandırıldı. Aliya İzetbegoviç, 14 yıl hapse mahkum edildi.

Hapiste geçirdiği dönemde de yazmaya devam eden İzetbegoviç, “Özgürlüğe Kaçışım-Zindandan Notlar: 1983-1988” eserini burada kaleme aldı. İzetbegoviç, 1988’de afla serbest kaldı.

İzetbegoviç, 1990’da kurulan ve bugün de Bosna Hersek’teki Boşnakların en büyük partisi konumundaki Demokratik Eylem Partisinin (SDA) ilk genel başkanı seçildi.

SDA, ilk çok partili seçimde ülkede en çok oyu alırken, İzetbegoviç de Yugoslavya’daki 6 sosyalist cumhuriyetten biri olan Bosna Hersek’in başkanı oldu.

BOSNA HERSEK’TE BAĞIMSIZLIK REFERANDUMU

Yugoslavya, 1990’ların başında dağılmaya başladı. Yugoslav Halk Ordusu (JNA) 1991’de Slovenya’da çatışmaları provoke ederken, kısa zaman sonra Hırvatistan’da da çatışmalar başladı. Çatışmalar, 1991’de Bosna Hersek’in Ravno ve Popovo köylerine de sıçradı.

Yugoslavya’nın dağılma sürecine girmesiyle Bosna Hersek’te de bağımsızlık meselesi gündeme geldi. Daha sonra Bosna’daki savaştaki suçları nedeniyle müebbet hapse mahkum edilecek Bosnalı Sırp siyasetçi Radovan Karadzic, bağımsızlık fikrine karşı çıkarken; savaş durumunda Bosnalı Müslümanların yok olacağını savunuyordu.

Bağımsızlık referandumu, 29 Şubat-1 Mart 1992’de yapıldı. Bosnalı Sırpların büyük çoğunluğunun boykot ettiği referanduma katılanların yüzde 99,7’si bağımsız Bosna Hersek’e “evet” dedi.

Referandumun ardından JNA ve silahlandırdığı paramiliter Sırp gruplar, Bosna Hersek’in farklı şehirlerinde saldırılara başladı. İzetbegoviç, tüm Bosnalıları bu saldırılara karşı koymaya çağırdı. Boşnaklar, İzetbegoviç’in liderliğinde çetin bir mücadele verdi.

Sırp paramiliter gruplar, kadın ve çocuklar dahil sivillere yönelik büyük katliamlar yaptı. İnsanlar evlerinden sürüldü, kadınlara tecavüz edildi, İslam’a dair ne varsa yok edildi, toplama kamplarında insanlara işkenceler yapıldı.

Ülkenin bağımsızlığını savunanlar, kuzeyde ve doğuda Sırplara karşı savaşırken, güneyde ve batıda ise Hırvatlarla çetin bir mücadele verdi.

Sırp güçlerince 3,5 yıl kuşatma altında tutulan başkent Saraybosna’nın yanı sıra Prijedor, Bijelina, Zvornik, Visegrad, Srebrenitsa, Foça gibi birçok şehirde büyük katliamlar, soykırımlar yaşandı.

İZETBEGOVİÇ, 2003’TE HAYATINI KAYBETTİ

Dayton Barış Anlaşması ile 1995’te sona eren savaşın bilançosu çok ağır oldu. Savaşta 200 bine yakın insan öldü, 1 milyondan fazla kişi evini terk etti.

İzetbegoviç, silahları sustursa da ülkeye karmaşık bir siyasi yapı getiren Dayton’a ilişkin “Bu adil bir barış değil ancak savaşın sürmesinden daha iyidir.” ifadesini kullandı.

Anlaşma ile Bosna Hersek, iki entite (Bosna Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti) ile Brçko Özerk Bölgesi’ne ayrıldı. Bosna Hersek Federasyonu’nun da 10 kantondan oluşması kararı alındı.

Savaşın ardından yapılan ilk seçimde, İzetbegoviç “bağımsız” Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı ve daha sonra da Devlet Başkanlığı Konseyinin ilk başkanı oldu.

İzetbegoviç, 2000’de sağlık sorunları nedeniyle Devlet Başkanlığı Konseyindeki görevinden istifa ederken, partisinin 2001’deki kongresinde de genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı.

Bosna Hersek halkına, uluslararası arenada tanınan, bağımsız ve egemen bir devlet bırakan İzetbegoviç, 19 Ekim 2003’te başkent Saraybosna’da vefat etti.

İzetbegoviç’in ölmeden önce son görüştüğü devlet adamı ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu.

Cenazesine farklı ülkelerden 150 binden fazla kişinin katıldığı Boşnak lider, vefatından önce “şehitlerin arasında mütevazi bir mezara defnedilmek istediğini” vasiyet etmesi üzerine Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliği’ne defnedildi.

Bilge kişiliğiyle de tanınan Aliya İzetbegoviç, ardında “Doğu ve Batı Arasında İslam”, “İslam Deklarasyonu”, “Özgürlüğe Kaçışım”, “Tarihe Tanıklığım” ve “Köle Olmayacağız” gibi eserler bıraktı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

ALİYA İZZETBEGOVİÇ’İN HAYATI

Aliya İzzetbegoviç’in Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.