Böyle 'muhteşem' Olunur!
Kânûnî devri, gerçekten ve ihlâsla yaşanan bir İslâm’ı sergilemiş, cihâna örnek olmuş, “muhteşem”liğini her hususta dünyaya tescil ettirmiştir.
Kânûnî, akla, irâdeye ve kuvvete müstenid pâdişahlığının yanında Merkez Efendi’nin himmeti ile, mahviyet isteyen mânevî âleminde de “sultan” olduğunu birçok kere ispat etmiştir. Bunu gösteren şu misâl ne müthiştir:
Barbaros Hayreddîn Paşa, Andrea Dorya’yı Preveze’de perişan bir hâlde mağlûb eder. Andrea Dorya, donanmasını bırakıp kaçmak sûretiyle canını zor kurtarır.
Barbaros, direkleri yatırılmış düşman kadırgalarını ve içinde on binlerce esiri önüne katarak Sarayburnu’ndan Haliç’e girmektedir. Denizin üstü, içleri esir dolu düşman kadırgalarıyla doludur.
Kânûnî, vezirler ve paşalar bu muhteşem manzarayı, Sarayburnu’nda artık mevcut olmayan bir sâhil sarayının önünden seyretmektedirler. Paşalardan biri heyecanla:
“–Sultânım, dünya böyle bir manzarayı acabâ kaç kere seyretti? Sizler ne kadar fahretseniz (övünseniz) azdır!” der.
Ulu Hâkan Kânûnî ise cevâben:
“–Paşa! Bize; fahretmek mi, yoksa bu muzafferiyetleri bahşeden Yüce Rabbimize hamd ile şükretmek mi düşer?!.” der.
Hiç şüphesiz ki Kânûnî’nin dünya sultanlığından daha ihtişamlı olan bu mâneviyat sultanlığı, onun, Allâh’ın has kullarından aldığı feyz ü himmetin bir neticesidir.
Zira selefleri gibi Kânûnî de, mürşid-i kâmillere büyük hürmet gösterir ve onların sohbetlerine devam ederdi. Mısır evliyâsından İbrahim Gülşenî Hazretleri’ni bir rahatsızlığı dolayısıyla İstanbul’da misâfir etmiş ve kendi tabiplerine tedâvisini yaptırmıştı.
Sultan, Sünbül Efendi ve Merkez Efendi’den her zaman müstefîd idi. Ayrıca süt kardeşi olan Beşiktaşlı Yahyâ Efendi’den de ziyâdesiyle istifâde ederdi.
Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013
YORUMLAR