Bu Hastalıkta İlk 3 Saate Dikkat!

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer alan inme (beyin felci) aslında ‘geliyorum’ diyen bir hastalık. Ancak toplumda sık görülmesine rağmen hala yeterli bilincin oluşmadığından dolayı ne koruyucu önlemler alınıyor, ne hastalığın belirtileri fark edilebiliyor. Üstelik inme geçiren bir hastaya müdahalede zamanın çok kritik önem taşıdığı da bilinmediğinden erken müdahale ile kurtarılabilecek hayatlar kaybedilebiliyor.

Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yunus Aydın “İlk 3 saat içinde yapılabilecek damar içindeki tıkacı çözen ve dışarı çıkartan yöntemlere hastanın erişimini sağlamak hayati öneme sahiptir” diyor. Prof. Dr. Aydın 10 Mayıs Avrupa İnme Önleme Günü kapsamında önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Çoğu kişinin telaffuz etmekten bile çekindiği ve bu korkununFelç geçireceğime öleyim daha iyi!” cümlesiyle açığa vurulduğu inme halk arasında felç olarak da isimlendiriliyor. Ancak böylesine çekinilen bir hastalık olmasına rağmen, ne yazık ki hastalığa karşı bilinç hala yok denecek kadar az. Sakat bırakan hastalıklar sıralamasında ilk sırada gelen ve başkasına muhtaç hale getiren inme, hem kişiyi hem de ailesini yıpratıyor, sosyal yaşantısından koparıyor, uzun yıllar yatağa mahkum bırakabiliyor. Hastalığa sağlıksız beslenmeden yüksek tansiyona, hareketsizlikten genetik faktörlere, obeziteden diyabete, kalp hastalıklarından sigara ve alkol kullanımına dek birçok faktör yol açıyor.

Genellikle orta ve ileri yaş hastalığı olarak bilinse de çocukluk çağında da görülebilen inme, beynin damarsal nedenlerle bir kısım işlevini kaybetmesi anlamına geliyor. Beyne kan akımını sağlayan damarlardan birinin tıkanmasıyla, beyne giden kan akımının yavaşlaması ya da durması sonucu ortaya çıkıyor. Felç; ani görme kayıpları, baş dönmesi, dengesizlik, hafızada bozukluk olarak kendini gösterirken,  öncesinde geçici iskemik atak denilen ve bu belirtilerin kısa süreli ortaya çıkıp düzelmesini takip eden ataklar da olabiliyor. Bu nedenle geçici belirtilerin de dikkate alınarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması şart. Prof. Dr. Yunus Aydın, inmede erken müdahalenin hayat kurtardığını belirterek “İlk 3-4 saat içinde yapılabilecek damar içindeki tıkacı çözen ve dışarı çıkartan yöntemlere hastanın erişimini sağlamak hayati öneme sahiptir” diyor.

BELİRTİLERE KARŞI BİLİNÇLİ OLUNMALI

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer alan inmenin belirtilerine karşı bilinçli olunması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yunus Aydın “Tıkanmış damarı açmaya yönelik pıhtıyı eritici ve dışarı alıcı, damar içi girişimler ilk 3 saatte uygulanmak kaydı ile hasarın oluşumuna engel olabilir, erken iyileşmeyi sağlayabilir. Cerrahi ve girişimsel damar içi uygulamalar sonrası geriye kalan hasarlar, iyi bir rehabilitasyon uygulaması ile azaltılıp, aktif yaşama geri dönüş sağlanabilir” diyor. Bu işlem için deneyimli, farklı uzmanların birlikte işbirliği yaptığı, girişimsel inme merkezlerinin gerekli olduğunu belirten Prof. Dr. Aydın “İnsan, yeterli tıbbi donanım, fizik alan ve bunların ahenkli çalışmasını sağlayacak bir eşgüdüm hayat kurtarır. Gelişmiş ülkelerde bu sayılanların içinde bulunduğu, zamana karşı olan bu yarışta hizmeti hastanın ayağına götürebilen, hareketli büyük ambulanslar kullanılmaktadır” diyor.

SİNİRSEL KAYIPLAR İKİNCİL HASARA BAĞLI

Kafa içi basıncını ani olarak artıran her olayda, erken müdahale hayat kurtarıyor. Beyin içine kanama olduğu anda, kan kitlesi etraftaki beyin dokusunu yırtarak "birincil" denilen hasarı yapıyor, birincil hasarı tedavi etmek mümkün olmuyor. Prof. Dr. Aydın, kan pıhtısının boyutu arttıkça, birincil hasara uğramayan beyin dokusunda, kitle etkisiyle ödem oluştuğunu ve bunun ikincil hasara neden olduğunu belirterek “Hastanın sinirsel kayıpları da genelde bu ikincil hasara bağlıdır. Tedavide hedef ikincil hasarı önlemektir. Bu nedenle erken cerrahi müdahale hayat kurtarır” diyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.