Bugün Müslümanın En Önemli Görevi
İnsanda rûhâniyet ve nefsâniyet, bir terâzinin iki kefesine benzer. Biri hafiflediğinde diğeri ağırlık kazanır. Dolayısıyla gönüller, fânî hazlardan uzaklaşmadıkça bâkî lezzetlere kavuşulamaz. Tıpkı çocukların sütten kesilmedikçe yüksek gıdâlara ve hayâtî lezzetlere eremedikleri gibi.
Bir zaman veya mekânda dînî hayatın zayıfladığı, insanların yanlış mecrâlara kaydığı müşâhede olunursa, orada tebliğ faâliyeti îmandan sonra ilk ve en ehemmiyetli bir vazîfe olarak tezâhür eder. Hakkı ve hayrı tebliğ etme husûsunda bir başarı elde edilmedikçe birçok meşrû işin bile meşrûiyeti kaybolur.
Allah yolunda yapılan samimî hizmetlerde büyük bir sır vardır: Allah Teâlâ, dînine hizmet eden ve kullarının sıkıntılarıyla meşgul olan kimselerin şahsî sıkıntılarına kefil olur. Bütün meşguliyeti, şahsî menfaatinden ve kendi derdinden ibâret olan bencil ve egoist kimseleri ise, şahsî dertleriyle baş başa bırakır…
MAHRUMLARIN ÜZERİMİZDE HAKLARI VAR
Âhiretin unutulduğu, dünyanın nefsânî ihtiraslarla kirlendiği, israfın arttığı ve tüketim çılgınlığının had safhada olduğu günümüzde, Allâhʼın lûtfettiği nîmet ve imkânların mesʼûliyetini ve uhrevî hesâbını ciddiyetle düşünmek gerekir. Garip, fakir ve muhtaçların, servetler içinde ilâhî tâyinle belirlenmiş bir haklarının olduğu, hatırdan çıkarılmamalıdır. O hakkın, gönüllü infaklarla ödenmediği takdirde, türlü musîbet ve felâketlerle de elden çıkabileceğini unutmamak îcâb eder.
Âyet-i kerîmede;
“Onların mallarında, (ihtiyâcını arz edebilen) sâile ve (hâlini arz edemeyen) mahruma bir hak vardır.” (ez-Zâriyât, 19) buyrulmaktadır. Yani, zekât hakları itibariyle fakirler, bir bakıma zenginlerin sermâyelerine kırkta bir ortak durumundadırlar.
Gözün görme, kulağın da işitme tâkati belli bir mesâfeye kadardır. O mesâfeden uzak olanı görmek ve işitmek imkânsızdır. Bunun gibi kazâ ve kaderin de lâyıkıyla idrâki, beşerî tâkatin üzerindedir. Çünkü bizler, hâdiseleri sebep ve bahânelerle bilip çözmeye çalışırız. Onun ardındaki hikmeti ekseriyetle idrâk edemeyiz.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Genç Dergisi, Nisan 2016, 115. Sayı
YORUMLAR