Bugün Ülkemizde Cami Fazlalığı Değil, Cemaat Eksikliği Vardır

Karaman İl Müftülüğü, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” kapsamında “Cami, Din Görevlileri ve Vefa" konulu konferans düzenledi.

Karaman İl Müftülüğünce “Cami, Din Görevlileri ve Vefa” konulu konferans düzenlendi.

Konferansa Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Enbiya Yıldırım konuşmacı olarak katıldı.

Zenbilli Ali Efendi Kur'an Kursu Öğreticisi Ali Dinçer'in Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda konuşan Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Enbiya Yıldırım, Müslümanın hayatının merkezinde Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin sünnetinin yer aldığını, Allah'ın Peygamberi Müslümanlar için örnek ve rehber olarak gönderdiğini ifade etti.

- Mescid-i Nebevi’nin inşası cami merkezli bir hayat modelinin öncüsü olmuştur

Prof. Dr. Yıldırım, "Peygamber efendimizin hicret esnasındaki ilk icraatı Kuba'da başlattığı cami inşaatı, ardından Medine'de ilk olarak yapılan Mescid-i Nebevi’nin inşası cami merkezli bir hayat modelinin öncüsü olmuştur. Ashabı kiram da Peygamberimizden neyi görmüşse onu yapmıştır. Peygamberimiz de ashabına neyi emretmişse onu öncelikle kendi hayatında uygulamıştır. Rasülullah’ın eğitiminden geçen, konuşmasını dinleyen sahabiler dünyanın dört bir yanına yayılmışlardır. Onları motive eden şey okumak değil ihlastır. İslam iki şekilde insanlara anlatılır. Birincisi kâl (söz), ikincisi de hâl (yaşantı) dir. Hâl, daima kâlin önünde gelir. İslam’ın insanlara ulaştırılmasında diyanet mensubu olarak hangi görevde çalışanı olursanız olun hâliniz (yaşantınız) kâlinizin (sözünüzün) önünde olmalıdır. Anlattıklarınız ile yaşantınız arasında çelişki varsa söylediğiniz güzellikler bile nefret oluşturabilir. Müşriklerin Peygamberimizi tenkit edemedikleri iki konudan birisi onun ahlaki meziyetleriydi. Din görevlileri kardeşlerimizin de Peygamberimizin bu yönünü öne çıkarmaları önem arz etmektedir.” dedi.

- Diyanet ülkemizin mayasıdır

Din görevlilerinin cami merkezli değil toplum merkezli hizmet anlayışını benimsediğini vurgulayan Yıldırım, “Diyanetimiz, din görevlilerimiz son zamanlarda camiden toplumun içine girdi, çeşitli hizmet alanlarında tıpkı cami gibi hayatın merkezinde yer almaya başladılar. Bu nedenle de zaman zaman eleştirilerin odağında yer alıyorlar. Diyanet ülkemizin mayasıdır, başta din görevlileri bu ülkenin en büyük manevi güvencesidir. Bunun örneklerini çevremizde yer alan ve diyanet gibi birleştirici üst kurumları olmayan ve adeta kendi içlerinde bölük pörçük olmuş İslam devletlerinden üzülerek görmekteyiz. Camiler farklı etnik kimliklerin dahi bir araya geldiği yerdir. Bugün ülkemizde cami sayısı fazlalığı değil, cemaat eksikliği vardır." şeklinde konuştu.

İl Müftüsü Faruk Gürbüz ise, Camiler ve Din Görevlileri Haftasının cami ve Kur'an'ın temsil ettiği değerleri toplumumuza, şehrimize, çağımıza taşıyabilmek amacıyla fedakarca çalışarak hizmet veren din görevlilerini hatırlamak amacıyla kutlandığını, camilerin hayatın merkezinde, din görevlilerinin ise adanmışlığıyla cami merkezli hayatın içinde yer aldığını, doğumdan ölüme kadar hep insanların yanlarında olduklarını, camilerin maddi imarının yanında manevi anlamda da ihya edilmesi gerektiğini söyleyerek konferans davetine icabet edenlere teşekkür etti.

Program, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” münasebetiyle düzenlenen yarışmalarda dereceye girenlere hediye takdimi ile son buldu.

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.