Bulgaristan'da Osmanlı Yadigarı Ahmet Ağa Camii Müslüman Cemaate İade Edildi

Bulgaristan'ın Veliko Tırnovo iline bağlı Suhindol kasabasında bulunan ve ülkede 1989 yılında sona eren komünizm döneminde devletleştirilmiş tarihi Ahmet Ağa Camii yeniden Müslüman cemaate iade edildi.

Veliko Tırnovo Bölge Müftüsü Nutfi Aladdin'in Bölge Müslüman Encümenliği ile birlikte verdiği uzun bir yasal mücadelenin ardından yaklaşık 80 yıldır devletin elinde bulunduğu için restore edilemeyen Osmanlı yadigarı caminin tapusu Bölge Müftülüğüne teslim edildi.

Aladdin, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, bugünün Veliko Tırnovo bölgesinde yaşayan Müslümanlar için bir bayram günü olduğunu belirterek, "Bu tarihi eser, ecdadımızın bize yadigarı olan Ahmet Ağa Camii tekrar Müslümanlara iade edildi.

Hep birlikte bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Uzun yıllar devam eden bir sürecin ardından Selvili Ahmet Ağa'nın 1814'te yaptırmış olduğu bu Osmanlı eseri tekrar Veliko Tırnovo Müslümanlarına iade edildi. Allah'a hamdolsun, hep beraber Bölge Müftülüğü olarak bunu başarıyla sonuçlandırdık." dedi.

Cami tapusunun cemaate iadesinden dolayı bir taraftan sevinçli olduklarına işaret eden Aladdin, diğer taraftan binanın bakımsızlık yüzünden yıkım içinde olan halinin üzüntü verdiğini belirtti.

Aladdin, şöyle devam etti:

"Maalesef cami oldukça harap durumda. Yıllarca bakılmamış. Devletçe bir tarafa öylesine atılmış ve Müslümanların ona sahip çıkması dahi yasaklanmış. Bugün içerisine girdiğimizde ecdadımızın izlerine rastlıyoruz, fakat onu yeniden ayağa kaldırmak için bir çaba göstermek zorundayız."

Bütün İslam alemine seslenen Aladdin, "Gelin, hep beraber, dedelerimizin bize emanet ettiği bu güzel camiyi tekrar ayağa kaldıralım, ezanı Muhammedi tekrar burada okutulsun. Yeniden Müslümanlar bu camide namaz kılsınlar, Allah’a zikretsinler. Osmanlı torunları olarak İslam'ı ayakta tutmak zorundayız, boynumuzun borcudur." ifadelerini kullandı.

- Suhindol bölgesinin en eski binası

Suhindol Belediye Başkanı Plamen Çernev de "Müslümanlar, Suhindol'u kendi yuvası olarak hissedebilmeleri için kendi ibadet yerine de sahip olmalılar." diye konuştu.

Çernev, Ahmet Ağa Camii'nin Suhindol bölgesinin bilinen en eski binası olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"İnanç sahibi, kökeni ne olursa olsun, burada yaşayan her bir Suhindol sakini tüm gerçeklerin bilincinde. İster sinagog olsun, ister kilise veya cami olsun, insanların bir ibadet yerinin olması şarttır. Huzur içinde kendi başına kalıp dua etmek isteyen her bir insan için ibadet yerinin olması çok önemli. İnsanlar ecdadını düşünürken, kendi çocuklarının geleceğini düşünürken daima dua etme ihtiyacını da duyar."

Belediyenin asla caminin yok edilmesine müsaade etmediğini vurgulayan Çernev, "Bu ibadet yerinin gerekli tüm tapu ve evrakları ile birlikte ait olduğu gerçek yeri olan müftülüğe intikal edilmesi gerektiğine inanıyorum." ifadesini kullandı.

Çernev, şunları kaydetti:

"Tüm ilçemizin en eski yapısı olan, ulusal ve bölgesel tarihi bir değere sahip bu bina onarılıp düzenledikten sonra tekrar tüm inanan insanların ortak evi olmalı. Çünkü günümüzdeki yaşamsal sorunları düşünürsek, insanların daha çok inanca ve Allah'a hürmet etmeye ihtiyacı var.”

- Ahmet Ağa Camii

Girişindeki Osmanlıca kitabede, caminin Selvili Ahmed Ağa Çeribaşı adlı bir kişi tarafından 1813-1814 yıllarında yaptırıldığı yazıyor.

Bulgaristan’da 1944 yılında darbe ile iktidara gelen komünist rejim, yönetiminin ilk yıllarında caminin tapusuna el koyarken, 1989 yılındaki demokratikleşme sürecine geçişe kadar binaya restorasyon veya onarım yapılmasına izin vermedi. Komünistlerin ateizm propagandası kapsamında da cami ibadete kapalı kaldı.

Dini ve kültürel açıdan büyük bir değere sahip olmasına rağmen, caminin kaderi hukuksal statüsünün belirsizliği nedeniyle demokrasi döneminde de değişmedi.

Veliko Tırnovo Bölge Müftüsü Aladdin ve Bölge Müslüman Encümenliği'nin bu duruma son verip caminin onarılması ve yeniden ibadete açılabilmesi için yıllarca süren hukuksal çabaları 2024'te başarı ile sonuçlandı.

Aladdin, 2021 yılında da yine aynı bölgede 1870'te Amel-i Duyuoğlu adlı usta tarafından inşa edilmiş ve tapusunun kayıp olduğu bahanesi ile restore edilemeyen başka bir tarihi Osmanlı camiinin tapusunun encümenliğe iadesini sağlamıştı. ​​​​​

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.