Burun Tıkanıklığı Obezite Nedeni

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Engin Çekin, çoğu insanın sıklıkla şikayet ettiği burun tıkanıklığını, hayat konforunu bozan basit bir rahatsızlık olarak algılamamak gerektiğini söyledi.

Bu şikayetin, altta yatan sebebe ve var olduğu süreye bağlı olarak peşinden gelen birçok diğer hastalığa öncülük edip, sebep olabileceğini aktaran Çekin, "Değişik nedenlerle oluşan burun tıkanıklığı ağız solunumunu ön plana çıkartarak burnun normal fonksiyonlarını yerine getirmesine engel olur." ifadelerini kullandı.

METABOLİZMA DENGESİ BOZULUYOR 

Prof. Dr. İbrahim Engin Çekin, burun solunumu baskın olmadığında öncelikle burundaki bazı reseptörlerin azalması yoluyla enfeksiyonlara yatkınlığın arttığını, solunumun yüzeysel hale geldiğini, solunum sayısının artıp, akciğer kapasitesinin azaldığını ve vücut sıcaklığının düştüğünü söyledi.

Sorunun, burun ve sinüslerde üretilen nitrik oksit miktarının azalıp, kandaki oksijen ve karbondioksit dengesinin bozulmasına neden olduğunu dile getiren Çekin, şöyle devam etti:

"Sonuç, vücuttaki serbest oksijen radikallerinin ve dolayısıyla enflamasyon düzeyinin artmasıdır. Kaçınılmaz olarak metabolizma dengesi bozulur ve organizma diğer zararlı etkenlere daha korunmasız hale gelir. Günlük faaliyetlerin de etkilenmeye başlamasıyla kişi dengesiz şekilde kilo alır. Bu problemler kısır döngü halinde birbirlerini besleyerek artar ve süreç kötü yönde işlemeye devam eder. Çağımızın vebası olarak nitelenen obezite yolundaki ana faktörler olan kötü beslenme ve hareketsizlik dışındaki çok sayıdaki etkenden birisi de burun solunumunun bozulmasıdır. Dolayısıyla sağlıklı kiloya ulaşmak, fazla olan kiloları vermek için öncelikle bedensel fonksiyonları doğal haline döndürmek ve burun solunumunu etkin hale getirmek gerekir."

"Burun tıkanıklığının genel olarak sebepleri; enfeksiyöz hastalıklar, çeşitli sebeplerle oluşmuş anatomik değişiklikler, kişiye ve bulunulan ortama ilişkin faktörler ya da iyi veya kötü huylu tümörler olabilir." diyen Çekin, bu sebeplerin ayırımını yapmanın, eğer gerekliyse tedavi etmenin kulak burun boğaz hastalıkları uzmanının görevi olduğunu anlattı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.