“Bütün Müminler Kardeştir; Öyleyse Kardeşlerinizin Arasını Düzeltin” Ayeti
“Bütün müminler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin” ayetinde anlatılmak istenen nedir?
Bütün müminlerin kardeş olduğu şöyle bildirilir:
“Bütün mü’minler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının ki O’nun rahmetine erişesiniz.”
KARDEŞLERİNİZİN ARASINI DÜZELTİN
TEFSİR:
İman, tüm mü’minleri birbirine kardeş yapan en mühim bağdır. Onların hepsi nesepte olmasa dahi dinde ve haklarının korunması hususunda birbirlerinin kardeşleridirler. Bu bakımdan din kardeşliği, nesep kardeşliğinden daha sağlamdır. Çünkü nesep kardeşliği din ayrılığı halinde kesintiye uğradığı halde, din kardeşliği neseplerin farklılığı dolayısıyla kesintiye uğramaz. İman kardeşliğinin bir gereği olarak, gerek iki mü’min fert, gerek iki mü’min cemaat bozuştuklarında, hemen aralarını bulup barıştırmak, din kardeşliğinin bir gereğidir. Bu bakımdan hem din kardeşliğinin gereğini yerine getirme, hem bozuşmaktan ve kavgadan uzak durma, hem de bozuşanların aralarını düzeltme noktasında Allah’tan korkmak, Allah’ın emrine göre hareket etmek, yanlış yapıp da Allah’ın cezasına uğramaktan korkmak icap eder. Ancak böylece ilâhî rahmete ermek mümkündür.
Resûlullah (s.a.s.) iman kardeşliğinin hukuku ve ehemmiyeti hakkında şöyle buyurur:
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
Şu misâl ne kadar ibretli ve mânidârdır:
Seriyy-i Sakatî (k.s.), bir gün derste talebelerine:
“Mü’minlerin dertleriyle dertlenmeyen, onlardan değildir” (Hâkim, el-Müstedrek, IV, 352; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, I, 87) hadîsini izah ederken, bir talebesi heyecanla içeri girer ve:
“–Üstâdım! Bütün mahalle yandı, kül oldu. Yalnız sizin ev kurtuldu” der. Hazret: “Elhamdülillâh!..” diye şükreder. Otuz sene sonra bir dostuna:
“–Ben o vakit; «Elhamdülillâh!..» demekle, bir anlık da olsa sırf kendimi düşünmüş, felâkete uğrayanların ıztırâbından uzak kalmış oldum. İşte, otuz senedir o andaki gafletimin tevbesi içindeyim!..” şeklinde pişmanlığını dile getirmiştir.
Bir diğer ibretli misal:
Evvelce bir ortodoks olan Yaman Dede, Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’si bereketiyle hidâyet bulmuş, içli, yanık bir Peygamber âşığı idi. Adetâ onun ve ashâbının ahlâkıyla ahlâklanmıştı. Şu hâdise, onun bu hâlini aksettirmeye kâfîdir:
Bir gün derste öğrencilerinden biri sorar:
“–Hocam ağır bir günahın altında kalmayı mı, yoksa cüzzam illetine tutulmayı mı tercih edersiniz?”
Yaman Dede şöyle cevap verir:
“–Allah’ın kullarının gönül dünyasından bir an için uzaklaşmak ve duyarsız olmaktansa diri diri yanıp kül olmayı tercih ederim!”
İşte İslâm’ın insana kazandırdığı diğergâmlık, merhamet ve muhabbet ufkunun enginliği!..
Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyâcını karşılayanın, Allah da ihtiyâcını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyâmet gününde ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58)
“Birbirinize haset etmeyin. Birbirinizin aleyhine alışverişi kızıştırmayın. Birbirinize buğzetmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Birinizin alışverişi üzerine alışveriş yapmayın. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun! Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu küçük görmez. -Üç defa göğsüne işaret ederek buyurdular ki- Takvâ buradadır. Kişiye kötülük olarak Müslüman kardeşini küçük görmesi yeter. Her Müslümanın diğerine kanı, malı ve namusu haramdır.” (Müslim, Birr 32)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
YORUMLAR