Cabir b. Abdullah’ın (ra.) Borcunun Ödenmesine Vesile Olan Mucize
Hz. Cabir’in (ra.) borcu nasıl ödendi? Abdullah Sert Hocaefendi, Şifa-i Şerif eserinden Cabir bin Abdullah’ın (ra.) borcunun ödenmesine vesile olan mucizeyi okuyor.
CÂBİR’İN BORCU NASIL ÖDENDİ?
Câbir ibni Abdillah radıyallahu anhümânın rivâyet ettiği bir hadis de Resûlullah Efendimiz’in bereketiyle yiyeceğin çoğalmasıyla ilgilidir. Câbir’in babası vefât etmiş, geride bir hayli hurma borcu bırakmıştı. Câbir, alacaklı olan Yahudilere, babasının borcuna karşılık hurma bahçesini meyveleriyle birlikte kabul etmelerini teklif etti. Ancak onlar bu teklifi, birkaç yıl boyunca çıkacak hurmaları kendilerine verse bile borcunu kapatamayacağı için kabul etmediler. Câbir, hâlini Peygamber Efendimiz’e arzetti. Allah’ın Elçisi ona hurmaları toplamasını, hurma ağaçlarının altında öbek öbek yığmasını emrettikten sonra hurma bahçesine gitti. Orada bir süre dolaşıp duâ etti. Câbir, Peygamber Efendimiz’in duasıyla bereketlenen o hurmalarla, babasının bütün borçlarını ödediği gibi, kendisine de her yıl toplanan hurmalardan daha fazlası kaldı. (Buhârî, Büyû’ 51, nr. 2127, İstikrâz 8, 9, 18, nr. 2395, 2396, 2405, Hibe 21, nr. 2601, Sulh 13, nr. 2709, Vesâyâ 36, nr. 2781, Megãzî 18, nr. 4053.) Bir başka rivâyete göre, bahçenin mahsûlü alacaklılara verilen hurma kadar arttı. (Buhârî, Menâkıb 25, nr. 3580.)
Câbir, Yahudi alacaklıların, olup bitenleri görünce hayret ettiklerini de söylemiştir.
Bu mûcizeyi; Sahîh-i Buhârî’deki hadisleri ve üç Sünen’deki (Ebû Dâvûd, Vesâyâ 17, nr. 2884; Nesâî, Vesâyâ 4, nr. 3639-3642; İbni Mâce, Sadakât 20, nr. 2433.) rivâyetleri dikkate alarak Câbir İbni Abdillah’tan dinleyelim:
“Babam Abdullah ibni Amr ibni Harâm, Uhud Savaşı’nda şehid düştüğünde, geride dokuz (bazı rivâyetlerde altı) kız, bir hayli de borç bırakmıştı. Alacaklılar borcun ödenmesi konusunda pek anlayışsız davrandılar. Ben de Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve selleme başvurdum ve alacaklılarla konuşmasını söyledim. Hurma bahçesinin o yıl verdiği ürünü borca mahsûben kabul etmeleri ve borcun geri kalan kısmından vazgeçmeleri konusunda onları iknâ etmesini istedim. Resûl-i Ekrem Efendimiz de alacaklılardan bunu rica etti, fakat hiçbiri kabul etmedi. O zaman Allah’ın Elçisi bana: “Yarın sana geleceğim.” buyurdu. Ertesi sabah Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer ile birlikte geldi, hurma bahçesini dolaştı, hurmanın bereketlenmesi için duâ etti. Bana da: “Hurmalarını toplayıp cins cins ayır, iyi hurmaları (acve hurmasını) bir boy, kalitesiz hurmaları bir boy yap. Sonra durumu bana bildir.” buyurdu. Dediklerini yapıp durumu kendisine bildirdim. Peygamber-i Zîşân Efendimiz geldi, hurmaların başına oturdu ve bana: “Haydi herkese alacağını ölçüp ver!” buyurdu. Ben de hurmaları ölçerek herkese alacağını verdim (Bu rivâyetlerin bir kısmında hurmaları Resûl-i Ekrem’in kendi elleriyle ölçüp alacaklılara verdiği de belirtilmektedir). Sonunda hurmalar hiç eksilmemiş gibi öylece duruyordu.”
Burada şunu da söyleyelim: Hz. Câbir’in babası Abdullah ibni Harâm, Uhud Gazvesi’nde şehid düşünce, o gün yeteri kadar kefen ve kabir bulunamadığı için, bu şehîdin nâşı, eniştesi Amr ibni Cemûh’un nâşı ile aynı kabre kondu. Aradan kırk sene geçtikten sonra, sel yatağına yakın olan kabirleri başka bir yere nakledilmek üzere açıldığı zaman, bu iki sahâbînin cesetlerinin hiçbir değişikliğe uğramadan, gömüldükleri gibi durduğu görüldü. (Mâlik, el-Muvatta’, Cihâd, 49.)
Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif