Câfer-i Sâdık Hazretleri’nden Hikmetli Sözler ve Tavsiyeler

Câfer-i Sâdık Hazretleri’nden hikmetli sözler ve tavsiyeler...

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “Din, nasihattir.” (Müslim, Îmân, 95)

Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa muhteşem ikrâmı, ebedî ve mükemmel mûcizesi olan Kur’ân-ı Kerim; baştan sona hikmettir, öğüttür, nasihattir, ibret dolu kıssa ve bin bir hissedir.

Başta sahâbî efendilerimiz olmak üzere, bütün Hak dostları Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in zamana yayılmış zirve mâhiyette, müstesnâ talebeleridir.

Altından kalkamayacağını anladığın mevzuları Allâh’a ve Rasûlü’ne havale et!

  • Allâh’a havale, O’nun Kitâbı’na;
  • Rasûlü’ne havale de O’nun Sünneti’ne müracaat etmek demektir.

CÂFER-İ SÂDIK -RAHMETULLÂHİ ALEYH- HAZRETLERİ’NDEN HİKMETLİ SÖZLER

  • Kulların en hayırlısı, kendisinde şu beş hasletin toplandığı kimsedir:

İyilik yaptığı zaman sevinir.

Kötülük yaptığı zaman istiğfâr eder.

Kendisine nimet verildiği zaman şükreder.

İptilâya mâruz kaldığı zaman sabreder.

Haksızlığa uğradığı zaman affeder.

(İbn-i Şemsü’l-Hilâfe, el-Âdâbü’n-Nâfia, s. 14)

BUNLARLA DOST OLUNMAZ!

  • Beş çeşit insan ile arkadaş olmaktan sakın!

Yalancı: Çünkü onunla beraber olduğun sürece aldanış içinde bulunursun. O serap gibidir. Sana uzağı yakın, yakını uzak gösterir.

Ahmak: Sana faydalı olmak istediği zaman
bile zarar verir, bunun da farkında olmaz.

Cimri: Senin en fazla muhtaç olduğun şeyi senden esirger.

Korkak: Seni başkasına teslim eder ve zor zamanda kaçıp gider.

Fâsık: Seni bir lokmaya ya da daha azına satar. (Gazâlî, İhyâ, II, 172)

BUNLARLA DOST OLUNUR!

  • Dostluk/arkadaşlık ancak kendi ölçüleri ile gerçekleşir. Kimde şu hasletlerden birini veya bir kısmını görürsen, bunu gerçek dostluğun alâmeti kabul et:

Dostluk ölçülerinin;

  • Birincisi, ivazsız garazsız bir şekilde sana karşı samimî olmasıdır.
  • İkincisi; senin zor duruma düşmeni kendi sıkıntısı olarak görmesi, senin iyilik ve güzelliğini de kendi iyiliği olarak görmesidir.
  • Üçüncüsü, mal ve makamın onu değiştirmemesidir.
  • Dördüncüsü, imkânı dâhilinde olan hiçbir şeyi senden kıskanmamasıdır.
  • Beşincisi ise; bu hasletlerin hepsini cem eder, o da felâketler esnasında seni terk etmemesidir. (Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, Beyrut 1420, XI, 100)

GERÇEK İSTİÂZE

  • (Gerçek) istiâze,

Kur’ân kıraatine tâzîm olmak üzere;

  • Ağzı yalan, gıybet ve iftirâdan temizlemektir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 515, [en-Nahl, 100])

(istiâze: Allâh’a sığınmak. Bu gaye ile «eûzü» çekmek)

TAMAM OLUR...

  • Hayır işleri, ancak
    şu üç şeyle
    kemâle erer:

Karar verildiği an
ihmâl edilmeyip
hemen îfâ edilmesiyle,

Yapılan ameli küçük görüp benlikten
uzak kalmakla,

Riyâdan sakınmak
için
gizli olarak
îfâ edilmesiyle!
(Ebû Nuaym, Hilye, III, 198)

HÜSN-İ ZAN

  • Bir mü’min kardeşine ait hoş olmayan bir şey duyarsan, onun için birden yetmişe kadar mâzeret kapısı araştır.

Bulamazsan;

«–Belki benim anlamadığım bir mâzereti vardır.» de, sonra da meseleyi kapat!” (Hânî, el-Hadâik, s. 132)

  • (Din) kardeşinden senin hakkında hoşuna gitmeyen bir söz ulaştığında üzülme!

İşin aslı onun dediği gibiyse; bu üzücü söz, âhirette göreceğin bir cezaya keffâret olur. Yani o ceza, daha bu dünyada iken sana verilmiş olur.

Öyle değilse; hiçbir şey yapmadan, bu söz sebebiyle bir hasene kazanmış olursun. (Ebû Nuaym, Hilye, III, 198)

ASLINDA...

  • Kendini beğenmiş
    olan itaatkâr,

    aslında âsîdir.
  • Özür dileyen âsî de
    hakikatte itaatkârdır.
    (Attâr, Tezkire, s. 55)

DERHÂL İSTİĞFAR

  • Eğer bir günah işlersen,
    hemen istiğfâr et!..
  • Sakın günahta ısrar etme!
    (Hânî, el-Hadâik, s. 130)
  • Kimin rızkı daraldıysa,
    hemen istiğfârı çoğaltsın!
    (Hânî, el-Hadâik, s. 131)

ÖNCE TEVBE

  • Tevbesiz ibâdet sıhhatli olmaz.

Nitekim Allah Teâlâ;

«Tevbe edenler,  ibâdet edenler...» (et-Tevbe, 112) âyetinde tevbeyi ibâdetten önce zikreder. (Attâr, Tezkire, s. 56)

 

YA RED GELİRSE!

İmam Mâlik -rahmetullâhi aleyh- şöyle anlatır:

Câfer-i Sâdık -rahmetullâhi aleyh- ile birlikte hacca gittim. Telbiye getirmek istediği zaman yüzünün rengi değişti ve tir tir titremeye başladı. Ona;

“–Neyin var ey Rasûlullâh’ın evlâdı?” diye sordum.

“–Telbiye getirmek isteyince bu hâle geldim.” buyurdu.

“–Peki, seni durduran nedir?” diye sordum.

“–«Buyur kulum!» cevabından başka bir söz işitmekten korkuyorum!” karşılığını verdi. (İbnü’l-Cevzî, et-Tebsıra, II, 142)

BEŞ RABBENÂ

Câfer-i Sâdık -rahmetullâhi aleyh- bir gün;

“–Üzücü ve tehlikeli bir işle karşılaşan kişi, beş defa ihlâsla; «Rabbenâ!» derse, Allah onu korktuğundan emin kılar ve arzusuna nâil eyler.” buyurmuştu.

Kendisine;

“–Bu nasıl olur?” diye sorulunca;

“–İsterseniz Âl-i İmrân Sûresi’nin 191-194’üncü âyet-i kerîmelerini okuyunuz!” cevabını verdi. (Kurtubî, IV, 318) Ancak bunun için ihlâs şarttır.

 

GİZLİ HAKİKATLER

  • Allah üç şeyi üç şeyde gizlemiştir:

Rızâsını tâatinde gizlemiştir.

Bu sebeple;

  • O’nun tâatinden hiçbir şeyi küçük görmeyin; belki rızâsı o şeydedir.

Gazabını günahlarda gizlemiştir.

Onun için;

  • Hiçbir günahı küçük görmeyin; belki gazabı ondadır.

Evliyâsını mü’min kulları arasında gizlemiştir.

Bu sebeple;

  • Mü’minlerden hiç kimseyi hor görmeyin; belki o, Allah Teâlâ’nın velî kuludur. (Ebû Tâlib Mekkî, Kûtü’l-Kulûb, I, 347; Gazâlî, İhyâ, IV, 49)

(Dördüncü olarak şunu ilâve ettiği de bildirilmiştir:)

Duânın kabulünü de kendisine yapılan duâlarda gizledi.

Onun için;

  • Duâyı terk etmeyin; belki icâbet o duâdadır. (Gazâlî, İhyâ, IV, 49)

 

DÜNYAYA TÂLİMAT

  • Allah Teâlâ dünyaya şöyle vahyetti:

–Ey dünya!

  • Bana hizmet edene sen de hizmet et!
  • Sana hizmet edeni ise (kendi işlerinde çalıştırıp) yor ve yıprat! (Ebû Nuaym, Hilye, III, 194)

MÜRÜVVET ÖLÇÜLERİ

  • Yalancının mürüvveti olmaz.
  • Hasetçi kimse rahat yüzü göremez.
  • Cimrinin dostluğu olmaz.
  • Duygusuz kimsenin kardeşliği yoktur.
  • Kötü ahlâklı kimsede efendilik olmaz.
  • Haramdan geri dur, âbid olursun.
  • Allâh’ın sana nasîb ettiği kısmete râzı ol, (Allâh’a gönülden teslim olan) bir müslüman olursun.
  • İnsanların seninle nasıl arkadaş olmalarını istiyorsan, sen de onlarla öyle samimî arkadaş ol, o zaman (gerçek) bir mü’min olursun.
  • Günahkâr ile düşüp kalkma, yoksa sana kendi çirkin hâllerini öğretir. Nitekim bir hadîs-i şerifte;

“Kişi dostunun dîni üzeredir. Onun için her biriniz kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 16/4833) buyurulmuştur.

  • İşini Allah’tan korkan takvâ sahibi sâlih kişilerle istişâre et!

 

EHL-İ BEYT TERBİYESİ

–Babam beni üç şeyle terbiye etti.

Bana dedi ki:

–Oğlum!

  • Kötü arkadaşla beraber olan, selâmette olmaz.
  • Kötü yerlere girip çıkan, töhmet altında kalır.
  • Diline sahip olmayan, pişman olur!
    (İbn-i Hacer el-Heytemî, ez-Zevâcir, I, 28; Hânî, el-Hadâik, s. 130-131)

TEMBELDE HAYIR YOKTUR!

  • Çalışıp kazanarak ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir derdi olmayan kişide hayır yoktur.

Hayırlı kişi, mal kazanıp geçimini temin ederek kimseye muhtaç olmaz, o malla borcunu öder ve sıla-i rahimde bulunur. (İbn-i Şemsü’l-Hilâfe,
el-Âdâbü’n-Nâfia, s. 4)

 

EN HAYIRLI KUL

Allah Teâlâ’nın;

«Ey îmân edenler!»
hitâbındaki lezzet, kişiden ibâdet
ve tâatin bütün yorgunluk ve
ağırlığını giderir,
yok eder
(bilâkis ibâdetleri
mânevî bir ziyafet
hâline getirir).
(Bursevî, Rûhu’l-Beyân, II, 185
[el-Bakara, 183])

Zira Cenâb-ı Hak, kulunu muhatap alarak ona değer veriyor.

NEFİSLE CİHAD

  • Kim nefsine karşı yine nefsi için mücâhede ederse, kerâmetlere ulaşır.
  • Kim de nefsine karşı Allah Teâlâ için mücâhede ederse Allâh’a ulaşır. (Attâr, Tezkire, s. 56)

 

SORDULAR...

–Allah Teâlâ fâizi niçin haram kıldı?

–İnsanlar birbirlerini ihsanlarından mahrum bırakmasın ve birbirlerinden yardımı esirgemesinler diye!

(Zehebî, Târîhu’l-İslâm, IX, 92)

 

–Bize ne hâl oldu ki duâ ediyoruz, fakat duâmız kabul edilmiyor?

–Çünkü siz, tanımadığınız bir Zât’a duâ ediyorsunuz!

(Kuşeyrî, er-Risâle, II, 424-425; Hânî, el-Hadâik, s. 130)

[Yani siz, makbul bir kulluktan uzak kalıyor, takvâ sahibi olamıyor, Rabbimiz’in «çokça zikretme» emrine uymuyor, hâl ve yaşayışınızla O’nu lâyıkıyla tanımıyor, «mârifetullâh»a eremiyorsunuz. Böyle boş bir kalp ile duâ ettiğiniz için de duânız kabul edilmiyor.]

 

BİR MEV‘IZASI

  • Namaz, her takvâ sahibi için (Hakk’a) yakınlıktır.
  • Hac, her güçsüzün cihâdıdır.
  • Bedenin zekâtı oruçtur.
  • Amelsiz davetçi, yay olmadan ok atmaya çalışan kişi gibidir.
  • Sadaka vermek sûretiyle, rızkın üzerinize bolca inmesini sağlayınız.
  • Zekât vererek mallarınızı koruyunuz.
  • İktisatlı davranan, fakir düşmez.
  • Tedbir, hayatın yarısıdır.
  • İnsanlarla dost olmak, aklın yarısıdır...
  • Anne-babasını üzen, onlara âsî olmuş olur.
  • Musîbet zamanında sabredemeyip feverân eden, sevâbından mahrum kalır...
  • Allah Teâlâ sabrı musîbet miktarınca, rızkı da ihtiyaç miktarınca indirir.

Allah Teâlâ;

Kendisine verilen malı idareli (riyâzat içinde) kullananı rızıklandırır.

Malını saçıp savuranı ise mahrum bırakır.

(Ebû Nuaym, Hilye, III, 194-195; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, V, 89)

 

DUÂSI

Allâh’ım! Beni Sana itaat etmek sûretiyle aziz eyle! Sana isyan etmek sûretiyle rezil eyleme!

Allâh’ım! Bana fazlından bolca lutfettiğin nimetlerle, rızkını daralttığın kimselere ihsanlarda bulunabilmeyi nasîb eyle! (Ebû Nuaym, Hilye, III, 196; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, V, 91)

 

OĞLUNA VASİYETİ

Câfer-i Sâdık -rahmetullâhi aleyh-, oğlu Musa Kâzım Hazretleri’ne şu hikmetli tavsiyelerde bulunmuştur:

–Oğlum!

Allah Teâlâ’nın taksimine rızâ gösteren zengin olur, başkasının elindekine göz diken ise muhteris olur ve gönül fakiri olarak ölür...

Kendi günahını küçük gören kişi, başkasının küçük günahını büyük görür. Başkasının günahını küçük gören, kendi günahını büyük görür.

–Yavrucuğum!

Lehine de olsa aleyhine de olsa, hakkı/doğruyu söyle! Böyle yaparsan toplum arasında şânın yücelir.

  • Allâh’ın Kitâbı’nı oku, selâmı yay, iyiliği emredip kötülüğü nehyet, sana gelmeyene git, seninle konuşmayanla önce sen konuş ve isteyene ver!

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asr-ı Saâdetten Günümüze HİDÂYET REHBERLERİ, Yüzakı Yayıncılık

İslam ve İhsan

CAFER-İ SADIK HAZRETLERİ KİMDİR?

Cafer-i Sadık Hazretleri Kimdir?

İMAM CAFER-İ SADIK’IN OĞLUNA VASİYETİ

İmam Cafer-i Sadık’ın Oğluna Vasiyeti

CAFER-İ SADIK HAZRETLERİ’NİN SOHBETİ

Cafer-i Sadık Hazretleri’nin Sohbeti

CAFER-İ SADIK HAZRETLERİ’NİN HİKMETLİ ÖĞÜTLERİ

Cafer-i Sadık Hazretleri’nin Hikmetli Öğütleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.