Câhiliyyedeki Sınıf Farkı Sistemini Yıkan Hadisi Şerif

Peygamber Efendimiz, câhiliyyedeki kast denilen sınıf farkı sistemini zihinlerden ve gönüllerden söküp atmak için neler yaptı ve ne buyurdu? Kast sistemini yıkan hadisleri nasıl anlamalı ve amel etmelyiz?

Peygamber Efendimiz, câhiliyyedeki kast denilen sınıf farkı sistemini zihinlerden ve gönüllerden söküp atmak için şöyle buyurdu:

“Allah indinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır.

Arab’ın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur.

Beyaz derili olanın siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, siyah derili olanın da beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur.

Üstünlük sadece takvâ iledir.” (Ahmed, V, 411)

Câhiliyye toplumunda, ırkî asabiyet sebebiyle insanlar atalarıyla ve kabîleleriyle övünürlerdi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bunu reddederek şöyle buyurdu:

“Allah sizden câhiliyye gururunu ve atalarla övünme âdetini giderdi.

İnsanlar iki kısımdır:

  • Biri dindar, müttakî ve Allah katında değerli olan,
  • Diğeri de günahkâr, isyankâr ve Allah katında değersiz olan kimsedir.

İnsanlar Âdem oğullarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır.

Bir toplum, atalarıyla övünmekten vazgeçsin; yoksa onlar, Allah indinde burnuyla necâset yuvarlayan böcekten daha değersiz olur.” (Ahmed, II, 361)

Hadîs-i şerif çok mühim esaslar ihtivâ etmektedir:

  • Bir şahsiyet medh ü senâ edilecek ise; sahip olduğu güzel sıfatlar sebebiyle edilmelidir, filân kabîleden olduğu için değil.
  • Şahıslar değil, vasıflar methedildiği zaman, insanlara örnek teşkil eder. Hayırlara teşvik edici olur.

Meselâ;

  • Zenginlik değil, cömertlik,
  • Güç-kuvvet değil, şecaat ve fedâkârlık,
  • Makam sahibi olmak değil, o makamda sergilenen adâlet ve muvaffakiyet,
  • Zihinde depo edilen bilgi değil, o ilmi yaşamak ve yaşatmaktaki takvâ ve azim medh ü senâ edilmeye değerdir.

İslam ve İhsan

İSLAM'DA IRKÇILIKLA İLGİLİ AYET VE HADİSLER

İslam'da Irkçılıkla İlgili Ayet ve Hadisler

MİLLİYETÇİLİĞİN ÜMMETE ZARARLARI

Milliyetçiliğin Ümmete Zararları

BEYAZIN SİYAHA SİYAHIN BEYAZA ÜSTÜNLÜĞÜ YOKTUR

Beyazın Siyaha Siyahın Beyaza Üstünlüğü Yoktur

KAVMİYET NEDİR?

Kavmiyet Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.