Cami Yapmak ile İlgili Hadisler

Cami yapmak ve yaptırmak ile ilgili bazı hadisler...

İbn-i Abbas radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Ben mescidleri ihtişamlı yapmakla emrolunmadım,” buyurdu.

İbn-i Abbas radıyallahu anhdan: “Yahudi ve Hristiyanların (kilise ve havraları) zînetledikleri gibi, siz de mescidleri mi zinetleyeceksiniz?” Dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 12/448)

Hadisin Açıklaması

Teşyid El-Mesâcit: Mescidlerin binasını yükseltmek, ihtişamlı kılmak demektir.

Zuhruf: Altınla yaldızlamak, zinetlemek demektir.

Camilerin binalarını yaldızlamak yerine gönüllerdeki niyetleri yaldızlamak ihlâsla donatmak lâzımdır. Camiler muhteşem, içi cemaattan mahrumsa gösterişten başka ne faydası var? Keşke içi ceamaatle dolu olsa da duvarları sade olsa.

*

Enes radıyallahu anh’dan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Cami yaptırmakla insanlar birbirlerine övünmedikçe kıyamet kopmayacak,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 12/449; Nesêi, Kitâb’ul-Mesâcid, b. Mübahat, Fi’l-Mecâsit, n. 694, s. 32, c. 2)

*

Osman bin Ebû’l As radıyallahu anhdan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Osman’a Taif mescidini, putlarının (tapınaklarının) bulunduğu yere yapmasını emretti. (Ebû Dâvûd, Salât, 12/450; İbn-i Mâce, Kitâb’ul-Mesacid, b. 3, n. 743, s. 245, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Tavağıt: Tağut kelimesinin çoğuludur. Burada putlar ve tapmalar manâsındadır. Osman bin Ebû’l As, Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem tarafından taife görevli gönderilmiştir. Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Taif’te yapacağı mescidi Taiflilerin İslâm’dan önce içinde puta taptıkları tapınaklarının yerine yapmasını emir buyurdu. Bu hadis-i şerif, kilise, havra ve puthanelerin yerine mescid yapılabileceğine delildir.

Eshab-ı kirâm İslâm dairesine geçen gayri müslimlere ait birçok ülkelerin havra ve kiliselerini camiye tebdil ederek Müslüman olan halkın namazlarını orada kılmalarını sağlamışlar. Ancak gayrimüslim halkın ibadetine engel olmamışlardır. İstanbul’un fethi buna bir örnektir.

*

Abdullah bin Ömer radıyallahu anhdan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin mescidi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kerpiç ve hurma dallarından yapılmıştır.

Mücahid şöyle dedi: Direkleri, hurma ağacındandı. Ebû Bekir radıyallahu anh ona hiç bir şey ilave etmedi. Ömer radıyallahu anh ise mescidi Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin zamanındaki yerine kerpiç ve hurma dalından yeniden yaptı direklerini yerlerine koyarak biraz ilave yaptı, Mücahid:

Direkleri ağaçtandı, Osman radıyallahu anh önce çok değişiklikler yaptı. Duvarlarını kireç ve nakışlı taşlardan, direklerini süslenmiş taşlardan, tavanını saç ağacından yaptırdı.

Ebû Dâvud: Kassa kireçtir, diyor. (Ebû Dâvûd, Salât, 12/451)

Hadisin Açıklaması

Saç, Hint’te yetişen enli yapraklı kalın gövdeli bir ağaçtır.

El-Kassatu: Kireç.

El-Umud: Direkler demektir.

*

İbn-i Ömer radıyallahu anhdan rivâyet edilmiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidinin direkleri Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemın sağlığında hurma ağacından, tavanı hurma dalındandı. Bu ağaçlar Hz. Ebû Bekir’in halifeliği devrinde çürüdü. O, yine direkleri hurma ağacından tavanı hurma dallarından yaptırdı. Hz. Osman’ın halifeliği sırasında onlar da çürüyünce Hz. Osman tuğla ile yaptırdı. O zamandan beri hâlâ devam ediyor. (Ebû Dâvûd, Salât, 12/452)

*

Enes bin Mâlik radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye gelince Medine’nin yukarısında, kendilerine Benî Âmr bin Avf denilen kabilenin obasına indi. Orada on dört gece kaldıktan sonra, Beni Neccâr’a haber gönderdi, onlar da kılıçlarını kuşanıp geldiler. Enes radıyallahu anh diyor ki:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem devesinin üzerinde, Hz. Ebû Bekir de terkisinde, Neccâr oğullarının eşrafı etrafında oldukları halde, Ebû Eyyûb el Ensâri’nin evinin önündeki geniş avluya indiğini gördüm. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaz vakti nerede girerse orada namazı kılardı. Koyun ağılında da kılardı. Beni Neccâr’a haber gönderip, “Bahçenizin kıymetini söyleyin, (para mukabili) şu bahçenizi bana satın,” buyurdu. Onlar da yemin olsun, biz para istemeyiz, onu Allah için bağışladık, dediler.

Enes diyor ki: O bahçede şu söyleyeceklerim vardır: Orada müşriklerin kabirleri, ev yıkığı, hurma ağaçları vardı. Müşriklerin mezarlarının naklini, yıkıkların da düzeltilmesini, hurma ağaçlarının kesilmesini (ve mescid yapılmasını ) emretti. Hurma ağaçlarını mescidin kıblesine dizdiler, temelleri taştan yaptılar. Eshab taş taşırken recez (manzum övgüler) de bulunuyorlardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de onlarla taş taşıyordu. Ve şöyle diyordu:

– “Allah’ım; hayırlardan ancak ahiret hayrının faydası var, Ensar ve Muhacirlere yardım eyle.” (Ebû Dâvûd, Salât, 12/453; Müslim, Kitâb’ul-Mesâcid, b. 1, n. 524, s. 373, c. 1; Nesêi, Kitâb’ul-Mesâcid, b. Nebşil kubur, n. 703, s. 40, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâb’ul-Mesâcid, b. 3, n. 742, s. 245, c. 1; Buharî)

Hadisin Açıklaması

Harib kelimesi Hurub ve Hirab şeklinde de okunabilir.

Cüzüunnahl: Hurma ağacının gövde kısmı.

Ceridünnahl: Hurmanın yaprağı soyulmuş dalına denir.

Bu hadis-i şerif, kâfirlerin mezarlarının yeri değiştirilerek yerine mescid yapılabileceğine, sahibinin rızası olmadan bir yere cami yapmanın caiz olmayacağına delildir.

Hz. Ebû Bekir’in kendi devesi vardı. Teberrük için ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra halife olacağına işaret olmak için, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu terkisine bindirmiştir.

*

Enes bin Mâlik radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Mescid-i Nebeviye’nin yeri Benî Neccar’ın bahcesiydi. İçinde ekin, hurma ağaçları ve müşriklere ait kabirler vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu bahçeyi parasıyla bana verin, dedi. Onlar da, biz para istemeyiz, dediler. Hurmalar kesildi, ekinler tesviye edildi. Müşriklerin kabirleri nakledildi, diye hadis-i sevketti. Ve yardım et (kelimesi yerine mağfiret et,) dedi.

Musa şöyle dedi:

Abdulvâris bize bu hadisin benzerini nakletti.

Abdulvâris rivâyetinde “Haribe” dedi.

Abdulvâris şu hadis-i Hammâd’a onun ifade ettiğini iddia etti. (Ebû Dâvûd, Salât, 12/454; Müslim, Kitâb’ul-Mesâcit, b. 1, n. 524, s. 373, c. 1; Buharî,)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

CAMİ VE MESCİTLERİN ÖNEMİ

Cami ve Mescitlerin Önemi

MESCİD YAPTIRMANIN SEVÂBI

Mescid Yaptırmanın Sevâbı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.