Camide Erkek ve Kadınların Ayrılması ile İlgili Hadisler

Cami ve mescitlerde kadınların erkeklerden ayrılması ile ilgili hadisler…

İbn-i Ömer radıyallahu anhdan riyayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “(Mescidin) bu kapısını kadınlara bıraksak (daha iyi olur)” buyurdu. Nâfî diyor ki: İbn-i Ömer vefat edene kadar (Kadınlara ait olan) o kapıdan girmedi.

Abdülvaris’ten başkası (İbn-i Ömer yerine) Ömer dedi. diyor. Bu rivâyet daha sahihtir. (Ebû Dâvûd, Salât, 17/462)

Hadisin Açıklaması

– Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin mescidinin kapıları Bâbu Cibril (Cibril kapısı) Babunnisa (Kadınlar kapısı), Babüsselam (Selâm kapısı) Babu Ebû Bekir (Ebû Bekir Kapısı) Babürrahman (Rahman Kapısı) adlarını alıyordu. Şimdi Babülmecid, Babüssuud gibi kapılar ilâve edildi.

Cibril kapısını takip eden kapı, Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem tarafından kadınlara terkedildi. Rasûl-i Kibriya’nın bu kapıyı kadınlara tahsis etmelerinden dolayı. Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, ölünceye kadar bu kapıdan girmedi.

Bu hadisler kadınların camiye giderken erkeklere karışmamaları ve camide kendilerine ayrılan yerlerde namaz kılmaları lazım geldiğini haber vermektedir.

*

Nâfî radıyallahu anhdan: Ömer bin Hattab şöyle dedi diye, bir önce geçen hadisin manâsında rivâyet etti. Bu rivâyet daha sahihtir. (Ebû Dâvûd, Salât, 17/463)

*

Nâfî radıyallahu anhdan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

Ömer bin Hattab radıyallahu anh (mescide) kadınlara ait kapıdan girmeyi nehyederdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 17/464)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KADINLARIN CAMİYE GİTMESİ CAİZ Mİ?

Kadınların Camiye Gitmesi Caiz mi?

CAMİDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Camide Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.