Camileri Kaptıran Sultan

Sultan III. Mustafa, Osmanlı Sultanları içinde en hayırsever olanlarından biridir. Özellikle, yaptırdığı ve kendi adını bir türlü koyamadığı camileriyle tanınır.

Sultan III. Mustafa, önce Üsküdar’da bir cami yaptırır. 1761 yılında ibadete açılan bu caminin mektebini, hamamını ve çeşmesini de yaptırmıştır. Cami yakınında halkın şifalı olduğuna inandıkları bir su kuyusu vardır. Böyle kuyulara halk arasında “Ayazma” adı verilir. Bu su kuyusu sebebiyle cami, “Ayazma Camisi” adıyla anılmaya başlar.

Daha sonra sultan, Aksaray’da bir cami daha yaptırır. Fakat cami civarında mesken tutan Laleli Baba ismindeki yarı meczup bir Allah dostu sebebiyle bu cami de “Laleli Camisi” diye anılmaya başlar. Laleli semtinin ismi de buradan gelmektedir zaten.

Fatih Camisi, depremde ağır hasar gördüğünden dolayı bu camiyi neredeyse yeniden yaptırır. Ama bu camiye de Sultan III. Mustafa’nın adı verilmez. İlk banisi Fatih Sultan Mehmet’e hürmeten bu cami “Fatih Camisi” olarak anılmaya devam eder.

Bütün bu olanlardan sonra Sultan III. Mustafa dermiş ki:

– Üç cami yaptırdım, üçü de başkasının oldu. Birini ceddim aldı, adı Fatih Camisi oldu. Diğerini evliya aldı, Laleli Camisi dediler; diğerini de su götürdü, Ayazma Camisi oldu.”

Ecdât mîmârîsinde bir kuruş boşa harcanmamıştır. Çoğu derviş, işçiler ve ustalar, aldıkları para helâl olabilsin diye, bir de en büyük sanatkâr öyle istiyor diye, her işin hem en iyisini hem en güzelini yapmaya çalışırlardı. Bu terbiye Türk ve Müslüman olmayan ekalliyet (Ermeni ve Rum gibi milletlerden azınlıklar) ustalarına da aynı şekilde aşılanmıştı. (Nihad Sâmi Banarlı, İstanbul’a Dâir, s. 24.)

 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.