Caminin Kıblesini Kim Bulacak?

Trabzon'un Maçka ilçesindeki bir köyde yaklaşık bir yıl önce köylülerce yapılan caminin inşaatında acele edilince mihrap, minber ve vaaz kürsüsünün kıble yönü yanlış hesaplandı. Belediyelerin cami için yalnızca arsa verdiği, Diyanet’in ise cami açıldıktan sonra hoca atadığı caminin inşası vatandaşların insafına ve izanına bırakılıyor. Hal böyle olunca da ortaya fıkra gibi bir haber çıkıyor.

Maçka ilçesindeki Yukarıköy köyü Ermeni Düzü mevkisinde oturan vatandaşlar, evlerinin köydeki iki camiye uzak olması ve özellikle kötü hava koşullarında köyün camilerine gitmekte güçlük çekmeleri sebebiyle evlerinin yakınında cami yapmak istedi. Bunun için Samsun'un Bafra ilçesinde görev yapan ve yazları bu köye gelen bir imam ile beraberindeki köylüler, köyde oturan hayırsever Refik Yıldız'dan (85) cami yapımı için arazi bağışlamasını istedi.

Yıldız'ın da cami için arazi bağışlaması üzerine bir araya gelen köylüler, kendi aralarında ve hayırsever vatandaşlardan para toplayıp camiyi bir an önce tamamlamak için harekete geçti. Önce bir iş makinesi yardımıyla caminin yapılacağı alanı düzenleyip inşaata başlayan köylüler, inşaatın yapım sürecinde kıble yönünün tespiti için Maçka Müftülüğüne herhangi bir müracaatta bulunmadan geçen yıl caminin yapımını tamamladı.

Alt katında Kur'an kursu açılabilecek bir alan, üst katında ise kadınlar için ayrı bölüm de olan camiyi bitiren köylüler, inşaat aşamasında kıble yönünü tespit ettirmedikleri için caminin namazgahlarda kıble yönünü belirleyici mimari öğesi olan mihrabı ile imamın cuma ve bayram hutbesi okuduğu minberi ile vaaz kürsüsünü kıble yönünde inşa etmedi.

CAMIYI YIKIP TEKRAR YAPACAKLAR

Camide namaz kılmaya başlayan köylüler, bir süre sonra kıble yönünde namaz kılmadıklarını anladı. Bunun üzerine camideki bazı halıların yerini kıble yönünde değiştirip namaz kılmaya başlayan köylüler, şimdi caminin mihrap ve minberini yıkıp kıble yönünde yeniden yapmayı planlıyor. Köylülerin camide kıbleye dönerek namaz kılması sırasında mihrabın soluna dönerek namaz kılmaları ilginç görüntü ortaya çıkartıyor.

Hayırsever Refik Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, evinin bulunduğu alanın köyün camisine uzak olduğunu ifade ederek, kötü hava koşullarında köyün camisine gitmekte güçlük çekmeleri sebebiyle evinin yakınında cami yapmak istediklerini söyledi.

KIBLEYE DÖNEREK NAMAZ KILMAKTA SAKINCA YOK

Maçka Müftüsü Hasan Değirmenci de Yukarıköy'deki yapının köylülerce yapıldığını ve Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı cami olmadığını söyledi.

Yapının mihrap ve minberinin kıble yönünde olmadığına işaret eden Değirmenci, "Bir dini mekanın cami olabilmesi için plan proje dahililinde yapılması ve kıble yönünün tespit edilmesi lazım. Köylüler camiyi yaparken bize danışmadılar, çağırsalardı proje ve kıble yönünün tespitinde kendilerine yardımcı olurduk. Kendi imkanları ile bir dini mekan yaptılar. Şu ana kadar imam ataması için de bize herhangi bir talepte bulunmadılar" diye konuştu.

Değirmenci, söz konusu yapıda kıble yönünde saf tutmak kaydıyla namaz kılınabileceğini anlatarak, "Bir ev düşünün mihrabı, minberi yok ama insanlar kıbleye dönerek namaz kılabiliyor. Bu köydeki mekanda da kıble yönüne dönerek namaz kılmakta sakınca yok" dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.