Camiye Girerken Okunacak Dua ile İlgili Hadisler

Camiye/mescide girince veya girerken hangi dua okunur? Camiye veyahut mescide girerken okunacak dua ile ilgili hadisler.

Ebû Hümeyd veya Ebû Useyd radıyallahu anhdan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden biriniz mescide girdiği zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme selâm versin ve sonra, ya Allah bana rahmet kapılarını aç. Mescidden çıkınca da, ben senin fazlından isterim.” desin. (Ebû Dâvûd, Salât, 18/465; Müslim, Selât’ül Müsafirin b. 10, n. 713, s. 494, c. 1; Nesêi, Kitâb’ul-Mesâcit, b. Elkavi İnde duhul’ül-Mescid, b. 732, s. 53, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâb’ul-Mesâcit, b. 13, n. 772, s. 254, c. 1)

*

Hayve bin Şüreyh radıyallahu anhdan rivâyete göre şöyle demiştir:

Bir gün Ukbe bin Müslim’e rastladım ve ona sen Abdullah bin Âmr bin As’tan, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mescide girdiği zaman:

Kovulmuş şeytandan, büyük olan Allah’a ezeli saltanatına ve keremli rızasına sığınırım, buyurduğunu rivâyetin, bana kadar geldi, dedim.

Ukbe:

Sana o kadarı mı geldi, dedi?

Ben:  Evet cevabını verdim

Ukbe: (Hadisin devamı) Mescide giren kimse onu söylediği zaman, şeytân “bugünün diğer saatlerinde benden korundu,” der, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 18/466)

Hadisin Açıklaması

Ekad: Hasbu manasınadır. Başındaki hemze istilam içindir. Burada sadece o kadar mı? Geldi devamı gelmedi mi demektir?

Ukbe hadisin devamının (Mescide giren kimse onu söylediği zaman şeytan bugünün diğer saatlerinde benden korundu, der) olduğunu haber verdi.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

CAMİYE GİRERKEN OKUNACAK DUA

Camiye Girerken Okunacak Dua

PEYGAMBERİMİZ CAMİYE GİRERKEN VE CAMİDEN ÇIKARKEN NE DERDİ?

Peygamberimiz Camiye Girerken ve Camiden Çıkarken Ne Derdi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.