Çaresizlik ve Güçsüzlük İçerisinde Olanlar
Bazen ortada yanlış giden şeyler olduğunu biliriz, ama nasıl kurtulacağımız konusunda çözüm bulamayız. Sığınacak ve danışacak kimsemiz yoktur. O, hakkıyla işiten ve bilen. Tabiatımızı, her hâlimizi, içimizden geçenleri, ne noktalarda sıkıntıya düştüğümüzü biliyor.
Düşmanı gördüğünde ona karşı mücadele etmek kolaylaşır, silahlarını ve kalkanlarını düşmanına göre hazırlarsın; saldırının nereden geleceğini az çok kestirirsen ona göre siper alırsın. En zoru düşmanın ne, kim ve nerede olduğunu bilememektir.
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, haramı tek bir yerde görüp ona karşı mevzilenemiyoruz, hayatımızla iç içe ve ondan kaçamıyoruz. Her bir hareketimizi, bakışımızı, yürüyüşümüzü, giyinişimizi, kelimemizi tartmak ve devamlı sûrette, “Doğru bu mu?” sorusunu kendimize sormak zorunda kalıyoruz.
MÜSLÜMAN OLARAK HAYATTA KALMAK
Müslüman olarak hayatta kalmak, en büyük iddia… Çünkü bir tek Müslüman, Allâh’ın yardımıyla, dünyayı değiştirdi ki, O bize en güzel örnek olarak gösterilmiş Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir.
Hepimiz, cihâd meydanındayız, çünkü her hareketimizle kendisini doğru temsil etmemiz gereken yüce bir dinin mensuplarıyız. Bizim sorularımız var, zor bir çağda yaşıyoruz.
“-Bu cümleyi söylemem mi doğrudur, söylemem mi?”
“-Şu an burada bulunup İslâm’ı temsil mi etmeliyim, buradan ayrılmalı mıyım?”
“-Bu kişiye nasıl davranırsam, doğru yapmış olurum?”
Sorularımıza cevap bulmada, verilen fetvalar da birbirine giriyor. Bu da bize pek yardımcı olan bir şey değil! Zira iç muhâsebe ve muhâkememizde biz de bu cevapları defalarca yarıştırdık.
Peki, ne yapmalıyız? Nereye sarılırsak denize düşüp yılana sarılmış değil, Allâh’ın ipine tutunmuş oluruz?
“Yûsuf, «Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve câhillerden olurum.» dedi. Rabbi, onun duâsını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Yûsuf, 33-34)
ALLAH'TAN SAMİMİYETLE YARDIM İSTEMEK
Allah’tan samimiyetle yardım istemek… Biz Allâh’ın kullarıyız ve kul-Allah-imtihan ilişkisi, öğrenci-öğretmen-imtihan ilişkisi gibi değil!.. Rabbimiz, biz O’ndan imtihan süresinde yardım istediğimizde de bize en mükemmel şekilde yardım ediyor. Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm- kadınların tuzakları olduğunun farkında, ama bir kul olarak onlardan kurtulma noktasında âciz kalıyor ve Allah’tan yardım istiyor.
Bazen ortada yanlış giden şeyler olduğunu biliriz, ama nasıl kurtulacağımız konusunda çözüm bulamayız. Sığınacak ve danışacak kimsemiz yoktur. O, hakkıyla işiten ve bilen. Tabiatımızı, her hâlimizi, içimizden geçenleri, ne noktalarda sıkıntıya düştüğümüzü biliyor.
ALLAH'A SIĞINANIN İŞİ YARIM KALMAZ
Allâh’a sığınanın işi yarım kalmaz, çaresizlikle yolu düğümlenmez, Allâh’a sığınmayan nereye sığınsa sığıntı kalır. Yollarımızı fetihlerle açan, bir inşirahla dilimizi ve gönlümüzü çözen O… Efendimizi terbiye eden ve terbiyesini en güzel yapan… Nasıl davranacağımızı bilmediğimizde bizi terbiye etmesini başka kimden isteyeceğiz?
Yanlış sözler söylemekten korktuğumuzda dilimizi onun zikrine emânet ederiz, kir ve ahlâksızlık kol geziyorsa, O’nun kelimelerini kalkan ediniriz. Bizi huzursuz eden ve kaçmak istediğimiz yerlerden secdelere sığınırız. Biz, zor bir zamanda yaşıyoruz. Bizi koruyacak olan Allah’tır. O hazineleri sonsuz olandır, hüzün yılından sonra kulu ve elçisi olan Efendimiz’i miraca çıkarandır. Biz hüzünlerimizde miraca sığınırız.
Kaynak: Rukiye Gönüllü, Şebnem Dergisi, 155. Sayı
YORUMLAR