Câsiye Suresi 37. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Câsiye Suresi 37. ayeti ne anlatıyor? Câsiye Suresi 37. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Câsiye Suresi 37. Ayetinin Arapçası:
وَلَهُ الْكِبْرِيَٓاءُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۖ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Câsiye Suresi 37. Ayetinin Meali (Anlamı):
Göklerdeki ve yerdeki mutlak ululuk ve büyüklük yalnızca O’na aittir. O, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.
Câsiye Suresi 37. Ayetinin Tefsiri:
Sûre ağırlıklı olarak Allah Teâlâ’nın kudret ve azamet delillerinden bahsettiği için sonunda bu hususu hülasa etmekte ve her türlü hamdin, övgünün, tüm varlığın gerçek sahibi Allah’a ait olduğunu bildirmektedir. Göklerdeki ve yerdeki “kibriyâ” da yalnız Allah’ındır. “Kibriyâ”, azamet, ululuk, büyüklük, celâl, bâkî oluş, egemenlik, kudret ve kemal anlamlarına gelir. Ali Haydar Efendi, Cenâb-ı Hakk’ın bu vasfını şöyle dillendirir:
“Büyüksün Allahım büyüksün büyük
Büyüklük yanında kalır pek küçük.”
Bütün bu sıfatlar yalnızca Allah Teâlâ’nın hakkıdır. Bu sebeple ibâdet ve taat, hamd ve şükür yalnızca o Yüce Yaratan’a, bütün kâinatın padişahı Ulu Allah’a yapılır.
Kudsî hadiste Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Yücelik ve kudret benim elbisem, büyüklük de benim kıyafetim sayılır. Bunlardan biri kendisinde de varmış gibi davranan olursa, onun cezasını veriririm.” (Müslim, Birr 136; Ebû Dâvûd, Libâs 25)
Kur’ân-ı Kerîm’in Allah Teâlâ’nın inanılıp kulak verilecek ve gereğince amel edilecek değişmez âyetlerinden müteşekkil bir ilâhî kelâm oluşundan bahsedip Cenâb-ı Hakk’ın yücelik ve büyüklüğü ile sona eren Câsiye sûresinden sonra yine aynı konuyla söze başlayan Ahkâf sûresi geliyor:Câsiye Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Câsiye Suresi 37. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...