Câsiye Suresi 6. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Câsiye Suresi 6. ayeti ne anlatıyor? Câsiye Suresi 6. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Câsiye Suresi 6. Ayetinin Arapçası:

تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۚ فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَ اللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ يُؤْمِنُونَ

Câsiye Suresi 6. Ayetinin Meali (Anlamı):

Bu deliller gibi, Kur’an’a ait olarak indirdiğimiz bu âyetler de Allah’ın âyetleri olup, onları sana gerçeğin tâ kendisi olarak ve tarafımızdan geldiklerinde hiçbir şüphe olmayacak şekilde okuyoruz. Artık onlar, Allah’a ve O’nun âyetlerine inanmadıktan sonra başka hangi söze inanacaklar?

Câsiye Suresi 6. Ayetinin Tefsiri:

Kâinat ilâhî bir kitaptır. Allah Teâlâ oradaki bütün varlıkları eşsiz bir âhenk ve nizam içinde yaratmıştır. Dolayısıyla bu varlıkların hangisinin yaratılışına bakılırsa bakılsın, her biri Yüce Yaratan’ın varlığını, birliğini, sınırsız bir kudret, ilim ve hikmet sahibi olduğunu haykırmaktadır. Yalnız onların delâletlerini anlayabilmek, işaretlerini okuyabilmek ve haykırışlarını duyabilmek için iman, yakîn ve akıl şart koşulmuştur. Ancak bu mânevî melekeleri çalışır halde olanlar, bu delillerin dilinden anlayıp, onların ne muazzam bir kudretin aynaları olduğunu idrak edebileceklerdir. Bu da gösteriyor ki, mü’minler Allah’ın kâinattaki kudret nişânelerini, göklerin ve yerin yaratılışını ince ince düşünecek, bunlardaki ilâhî hikmet ve kanunları keşfedecek, ilim ve irfanda ilerleyeceklerdir. Ayrıca kâinatı inceleyip, göklerdeki, yerdeki ve bunlarda bulunan tüm varlıklardaki nizamı gördüklerinde, bu nizamın kendiliğinden tesis edilemeyeceğini anlayacak ve bunları yaratan Allah’a gönülden teslim olacaklardır.

Nasıl kâinatta tecellî eden bu fiilî deliller Allah’ın birer kevnî âyeti ise, bunların sözlü beyânı olarak inen Kur’an âyetleri de Allah’ın âyetleridir. Dünya ve âhiretin kurtuluş ve saadeti, her iki âyet grubuna inanıp onların gerektirdiği şekilde yaşamaya bağlıdır.

Allah’ın âyetlerine inanmayanlara gelince:

Câsiye Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Câsiye Suresi 6. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.