Çay Demlerken Bunlara Dikkat Edin!

Dicle Üniversitesi (DÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Bükün, yüksek ısıya maruz kalan çayın insan sağlığı üzerinde kansere varabilecek kadar ciddi zararlara yol açtığını belirterek, vatandaşlara çay demlerken dikkat etmeleri gereken uyarılarda bulundu.

DÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Bükün, yüksek ısıya maruz kalan çayın insan sağlığı üzerinde ciddi zararlara neden olduğunu belirtti. Bükün, çayın içerisinde tein ve tanenler içeren bir bitki olduğuna dikkat çekerek, bu tein ve tanenlerin bitkilerin kendilerini korumak amacıyla salgılamış oldukları bileşikler olduğunu ifade etti. Çayın uygun bir yöntemle pişirilmemesinin bu bileşikleri aktifleştirdiğine işaret eden Bükün, bu durumunda kansere varabilecek zararlar oluşturacak olumsuz durumlara yol açtığını vurguladı. Bükün, bunun önüne geçebilmek için çayı demlerken bu bileşiklerin aktif hale gelmesini engelleyecek ısı derecesinde tutulması gerektiğini kaydetti.

TAZE DEMLENMİŞ OLMALI!

Vatandaşların kafe veya çay ocakları gibi yerlerde çay içerken, çayın yüksek ısıya maruz kalıp kalmadığını tadından anlayabileceğine de işaret eden Prof. Dr. Bükün, "Normalde çayı içtiğimiz zaman ağırda hoş bir tat bıraktığını hepimiz bilmekteyiz. Bayat çayların ya da tanenlerin aktif hale geldiği çaylar ağızda acı bir tat bırakır. Çay içerken mutlak suretle taze demlenmiş olmasına da dikkat etmeliyiz" dedi.

DEMLİĞE ÇAY ATIP BIRAKMAYIN!

Tanenlerin aktif hale gelmemesi için çayın mutlak suretle kaynatılmadan sadece sıcak su ile demlenmesi gerektiğini anlatan Bükün, "Çokça yapılan bir yanlış var. Genelde üstteki demliğe kuru çayı bırakıp, alttaki demlikte suyu kaynatıyoruz. Bu çok yanlış bir durum ve yapılmamalı. Eğer yapılacaksa da kuru çayı bıraktığımız demliğe biraz soğuk su ilave etmeliyiz. Daha sonra alttaki çaydanlıktaki su kaynayınca çayın üzerine ilave etmeliyiz. Kesinlikle de çayı fokurdayacak derecede kaynatmamalıyız. Yoksa çayımızı sağlığımıza zararlı hale getirmiş oluruz.” dedi.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.