Çayın Sırrı Nedir?
Diyetisyen Tuğba Alkan, çayla ilgili merak edilenleri anlatıyor.
Çay, dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecek... Dünya ortalamalarına göre kişi başına yıllık tüketimi, 40 litre… Ülkemizde ise, tüketimin bu ortalamadan daha fazla olduğu düşünülüyor.
ÇAYIN TARİHİ
M.Ö. 2737 yılında Çin İmparatoru Shen Nung’a ait bir fincana birkaç parça yaprak düşer. Fincanındaki bu lezzete hayran olan imparator sayesinde dünya “Camelia Sinensis” yani “çay” bitkisiyle tanışmış olur. Böylece çay, ilk olarak Çin’de tüketilmeye başlar. 1600’lü yıllarda da Hollanda ve Fransa, çayın Avrupa’da üretimine öncülük eden ülkeler olur. Ülkemizde çayın üretimi, 1918 yılında devlet teşvikiyle başlar. Kısa bir sürede de Türklere kendini sevdirir, bu içecek...
Yani çay, yaklaşık 5.000 yıldır tüketilen bir içecek… Bugüne kadar farklı kültürlerde rahatlatıcı, dinlendirici olarak tüketilen çayın son dönemde sağlığa faydalarıyla ilgili de araştırmalar yapılmaya başlandı. Sonuçlar çayın sadece bir içecek değil, aynı zamanda sağlığı iyileştirici özelliği olan bir bitki olduğunu gösteriyor.
Beyaz çay, yeşil çay, oolong çayı ve siyah çay en çok bilinen çay türleri... Aynı ağaçtan elde edilen bu çayların aralarındaki fark ise, toplandıktan sonra işleme aşamasında oluşmaktadır. “Beyaz” ve “yeşil çay”, fermantasyona (mayalanmaya) uğramazken “oolong çayı” yarı fermente, “siyah çay” ise tam fermente edilmiş çay demektir.
Genel olarak sağlık üzerindeki tesirlerinin incelendiği çalışmalara göre, çay ne kadar az fermentasyona uğramışsa sağlığa olumlu tesiri o denli fazla olmaktadır.
ÇAY VE KALP SAĞLIĞI
Çayda bulunan “flavonoid” adındaki bileşiklerin kalp sağlığına faydalı olduğuna dair önemli araştırmalar vardır. Çayın farklı türlerinde bulunan bu flavonoidler, LDL (kötü) kolesterolün düşürülmesini sağlar ve kalp damarlarının genişlemesine yardımcı olur. Tansiyonu kontrol altında tutmasıyla, kalp-damar hastalıklarının görülme riskini de azaltmaktadır. Hiç çay içmeyenlerin, günde 350 ml çay içenlere göre kalp krizi açısından % 68 daha riskli olduğunu gösteren çalışmalar vardır.
ÇAY VE KANSER
Çay, antioksidan özelliği sayesinde vücuttaki toksik (zararlı) maddeleri uzaklaştırmaktadır. Kanser hücrelerinin oluşmasını ve çoğalmasını engelleyen çay, meme, prostat ve solunum yolu kanserlerine karşı koruyucu olmaktadır.
ÇAY VE KİLO KONTROLÜ
Çayın en dikkat çekici tesiri ise, kilo kontrolü sağlamasıdır. İçeriğindeki kafein ve kateşinler sayesinde vücut ağırlığı ve enerji harcaması üzerinde tesirli olmaktadır. Metabolizmayı hızlandırmakta ve yağ yakmayı tetiklemektedir.
İçerken şeker veya bal konulmadığında, çay, kalorisiz bir içecektir. Bu sayede de günlük aldığınız enerjiye bir ek getirmemektedir.
OLUMSUZ TESİRLERİ
Çayın olumlu tesirlerinin yanı sıra içinde barındırdığı kafein göz ardı edilmemelidir. 1 çay bardağı (100 ml) çayda yaklaşık 40-50 mg kafein bulunmaktadır. Kafein, günde 5 gramın üzerinde alındığında, ciddi sağlık problemlerine (koma, solunum ve kalp yetmezliği vb.) yol açmaktadır.
Kafein bir taraftan vücudu canlandırırken bir taraftan da sık alınması sebebiyle bağımlılık yapma özelliği taşır. Bununla birlikte diüretik tesiri sebebiyle idrar miktarını artırma özelliği de unutulmamalıdır. Önemli iş görüşmeleri veya toplantılarda fazla çay tüketimine dikkat etmelidir.
Çayın, demir yetersizliği anemisine (kansızlık) yol açabileceği de günümüzde tartışılan konulardandır. Demirin gıdalarla alındıktan sonra vücuttaki emilimi üzerinde tesiri olan pek çok faktör vardır. Çay da emilimi azaltan faktörlerden bir tanesidir.
Anemiyi önleyebilmek için demir düzeyi düşük olan fertler, hamile ve emzikliler ile bebek, çocuk ve ergenlik çağında olanların çay tüketmekten kaçınması gerekmektedir.
Yemekler ile çay arasında en az 1 saatlik fark olması, demir emilimi üzerindeki olumsuz tesirleri ortadan kaldırmaktadır.
NE KADAR ÇAY İÇMELİ?
Peki, ne kadar çay tüketilmeli? Çayın günlük 4-6 bardak içilmesi uygundur. Gün içinde diğer kafein kaynağı besinler (kahve, kola, kakao gibi) tüketilmediğinde çayın en fazla 7-8 bardak (700-800 ml) alınmasında herhangi bir mahzur bulunmamakta, hatta kronik hastalık riskini azaltıp günlük zindeliğe katkı sağlamaktadır.
Allah Teâlâ’nın bize sunmuş olduğu bütün helâl gıdalar birer mûcize, aşırı tüketilmediği takdirde!..
Kaynak: Şebnem Dergisi, Tuğba Alkan, Mart 2015, 121. Sayı
YORUMLAR