Cebbar Bin Sülma Nasıl Müslüman Oldu?

Sahabiler

Cebbâr bin Sülmâ (r.a.) nasıl Müslüman oldu? Bi’r-i Maûne’de Cebbâr bin Sülmâ’nın (r.a.) hidayetine vesile olan ibretlik hadise...

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelen Necidliler, İslâm’ı öğrenmek istediklerini bildirerek muallim talebinde bulunmuşlardı. Bunun üzerine Allah Rasûlü, hepsi de Ehl-i Suffe’den olan ve İslâm’ı iyi bilen yetmiş kadar hâfızı onlara gönderdi.

CEBBÂR BİN SÜLMÂ’NIN HİDAYETİNE VESİLE OLAN İBRETLİK HADİSE

Müslümanlar Bi’r-i Maûne’ye gelip de bir mağarada istirahate çekildiklerinde korkunç bir tuzağa düşürüldüler. İşte bu sırada Cebbâr bin Sülmâ adlı müşriğin attığı bir mızrak, Âmir bin Füheyre -radıyallâhu anh-’ın sırtından girip göğsünden çıktı. O zamanlar kırk yaşında bulunan İbn-i Füheyre şehâdet şerbetini içmek üzere olduğunu anlayınca büyük bir sevinçle:

“Kazandım vallâhi!” diye haykırdı.

Bu hâince tuzağı hazırlayanların başı olan İbn-i Tufeyl, katliamdan kurtulan bir Müslümanı yanına alıp bu azîz şehîdimizin başına geldi ve:

“–Kim bu?” diye sordu.

“–Âmir bin Füheyre!” cevâbını alınca:

“–Ben onun öldürüldükten sonra naaşının göğe yükseldiğini gördüm. Yerle gök arasında duruşu hâlâ gözümün önündedir. Sonra yere indi.” dedi.

Meşhur şâirlerden olan İbn-i Tufeyl bu olayı bizzat görmesine rağmen yine de Müslüman olmadı. Fakat Âmir bin Füheyre -radıyallâhu anh-’ı şehîd eden Cebbâr, sonunda hidâyete mazhar oldu. Zîrâ şehîd ettiği zâtın “Kazandım vallâhi!” diye haykırışı günlerce kulaklarında çınladı. Bu sözler kendisi için bir muammâ oldu. “Ben onu öldürüyorum, o kazandım diyor, bu nasıl iştir?” diye haftalarca düşündü.

Bir gün kahramanlığı ile meşhur ve Hazret-i Peygamber’in yüz kişiye bedel saydığı hemşehrisi Dahhâk bin Süfyân’a, “Kazandım vallâhi!” sözünün ne mânâya geldiğini sordu. O da bu sözün “Cennete kavuştum” demek olduğunu söyleyince Cebbâr, daldığı derin gaflet uykusundan uyandı ve îmân ile şereflendi.[1]

Dipnot:

[1]. Bkz. İbn-i Hacer, Fethü’l-Bârî, Dâru’l-Fikr, Fuat Abdülbâkî neşri, ts, VII, 390, Megâzî 28; İbn-i Hişâm, III, 187; Vâkıdî, Meğâzî, Beyrut 1989, I, 349.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları