Celalettin Karatay Kimdir?

Emir Celaleddin Karatay kimdir? Müşterek saltanat sistemini getirerek Anadolu Selçuklu Devleti’nin parçalanması önleyen ve Türkiye tarihine damga vuran Emir Celalettin Karatay’ın hayatı…

Celalettin Karatay’ın doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir. Aslen Türk ve Müslüman olduğu iddia edilse de tarihçilerin çoğu Rum köle olduğunu söyler.

TÜRK TARİHİNE DAMGA VURAN EMİR

Celalettin Karatay, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından biridir. Sultan Alaattin Keykubat’ın tahta çıkışından ölümüne kadar barışta ve savaşta hizmetinde bulundu. Sultan Alaattin Keykubat ve halefleri döneminde sırasıyla “Emîr-i devât”, “Emir-i taşt”, “Hazinedâr-ı hâss”, “Saltanat Naibi” ve “Atabeklik” gibi önemli görevler yaptı.

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİNDE BİR DÖNÜM NOKTASI

Sultan Alaattin Keykubat’ın âni ölümünden sonra kardeşi İzzettin Kılıçarslan’ın hakkını gasbederek Selçuklu tahtına geçen oğlu II. Gıyasettin Keyhüsrev zayıf bir hükümdardı. Keyhüsrev’in 1243’te Kösedağ’da Baycu Noyan komutasındaki Moğollara (İlhanlılar) yenilmesi üzerine Celalettin Karatay da bazı devlet adamlarıyla birlikte bir köşeye çekildi. Fakat işlerin kötüye gitmesi üzerine Şemsettin Muhammet ve Mühezzebüttin Ali gibi devlet adamları tekrar iş başına getirildi. Celalettin Karatay da eski görevi olan taştdârlıkla birlikte hazîne-i hâssa emirliğine tayin edildi. Celalettin Karatay, Keyhüsrev’in ölümüne kadar bu görevde kaldı.

SULTAN VEKİLİ 

II. Gıyasettin Keyhüsrev, Gürcü melikesinin kızından olan en küçük oğlu Alaattin Keykubat’ı veliaht tayin etmişti. Fakat ölümünden sonra Vezir Şemsettin Muhammet el-İsfahânî, Celalettin Karatay, Has Oğuz, Esedüttin Rûzbe ve Fahrettin Ebubekir gibi devrin güçlü devlet adamlarının ortak kararı ile tahta büyük şehzade II. İzzettin Keykavus çıkarıldı. Karatay da Sultan Naibi” tayin edildi.

MÜŞTEREK SALTANAT DÖNEMİ

Güyük Han’ın cülûs törenine katılmak için Moğolistan’a giden II. Gıyasettin Keyhusrev’in ortanca oğlu IV. Kılıçarslan ve destekçilerinin Sultan Keykavus ve Veziri Şemsettin’in görevden alındıklarına dair yarlık (ferman) getirmeleri üzerine Celalettin Karatay, IV. Kılıçarslan’ın elçisi Hotanlı Cemalettin’in de katıldığı mecliste büyük kardeş dururken küçüğün Sultan olmasının şeriata ve örfe uygun olmadığını, üç kardeşin birlikte tahta çıkarılmasının ve Kılıçarslan’la birlikte gelen 2 bin Moğol süvarisinin geri gönderilmesinin gerektiğini söyledi. Nihayet onun nüfuz ve gayretleriyle yalnız kardeşler arasındaki ihtilâflar değil onlara bağlı, şahsî ihtiraslar peşinde koşan beyler de yatıştırıldı. Ancak Sultan Keykavus ile Kılıçarslan arasında anlaşmazlık çıktı. Yapılan savaşta Kılıçarslan yenildi, fakat kardeşi onu affetti.

Celalettin Karatay, üç kardeşin birlikte saltanat sürmelerini temin ederek devletin parçalanmasını önledi.

Celalettin Karatay’ın, Sultan Keykavus’un cülûsundan ortak hâkimiyetin başladığı 1249 yılına kadar yürüttüğü saltanat nâibliğini bırakarak atabeklik görevine geçti. Ölümüne kadar kaldığı bu makamda kardeşler arasında geçimsizliğe meydan vermedi, devlet adamlarının onları menfaat ve ihtiraslarına vasıta kılmalarını önledi. Nitekim bu görevde bulunduğu müddetçe kardeşler birlikte hüküm sürdü ve ölümünden sonra tekrar dirlik ve düzen bozuldu. Karatay’ın nüfuz ve kudreti yalnız kendi makamının verdiği yetkilerle sınırlı kalmadı, diğer bütün önemli işlerin hallinde ve büyük görevlere getirilecek kişilerin seçiminde de rol oynadı.

CELALETTİN KARATAY NE ZAMAN VE NASIL ÖLDÜ?

Celalettin Karatay, Moğol hükümdarı Mengü Han’ın huzuruna çıkmak üzere Moğolistan’a hareket eden Sultan Keykavus’u yolcu etmek için gittiği Kayseri’de 1254’te vefat etti. Sivas’ta iken durumu öğrenen Sultan Keykavus memleketin başsız kaldığını görerek geri döndü. Kendi yerine ise küçük kardeşi Alaattin Keykubat’ı bazı devlet adamlarıyla birlikte gönderdi. Karatay’ın cenazesi dönemin geleneklerine uygun olarak Konya’ya getirilerek burada mumyalandı ve kendisine ait medresenin yanındaki türbede defnedildi.

CELALETTİN KARATAY’IN DİNİ VE İLMİ KİŞİLİĞİ

Tarihçilerin bildirdiğine göre Celalettin Karatay“Veli yaradılışlı, temiz karakterli, hayırları ve sadakaları Müslüman veya gayrimüslim herkese ulaşmış biriydi.”

Yine Celalettin Karatay; “alim, adil, zahid, din ile amel eden, Allah’ın yasakladıklarından çekinen, mücahit, kendini Allah yoluna vakfeden, bid’atın zelil edicisi, gariplerin ve fakirlerin sığınağı, zayıfların barınağı, Allah’ın yeryüzündeki velisiydi.”

 

İslam ve İhsan

SULTAN ALAADDİN KEYKUBAD KİMDİR?

Sultan Alaaddin Keykubad Kimdir?

İZZETTİN KILIÇARSLAN KİMDİR?

İzzettin Kılıçarslan Kimdir?

2. GIYASEDDİN KEYHÜSREV KİMDİR?

2. Gıyaseddin Keyhüsrev Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.