Cem Sultan’ın Vasiyeti

Yazar Bahadır Yenişehirlioğlu, Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin kaleme aldığı Tarihe Yolculuk eserinden “Bayezid Han’ı Ziyaret” kesitini seslendiriyor. Erkam Tv hesabına abone olarak video serisini takip edebilirsiniz…

BÂYEZİD HÂN’I ZİYARET

Bâyezid, velî bir pâdişahtı. O, Sultan Fâtih Hazretleri defnedilmek için götürülürken, babasının tabutunu omuzlayıp taşımış, yeniden sıraya girerek tekrar omuzlamış ve bu kabre kadar böyle devâm etmişti. Cihan pâdişâhı da olsa âkıbetin ne olacağını çok iyi idrâk etmiş ve hayatına da bu idrâk ile istikâmet vermişti.

SÜRGÜNDEKİ ŞEHZADE CEM SULTAN

Velî lâkabıyla anılan o zâhir ve bâtın sultânı, huzûruna gelen gencin gönlündeki bulanıklığı yüzünden okuyarak onun bir şey sormasına meydan vermeden söze başladı ve:

“–Oğlum!” dedi: “İslâm, gönüllere huzur veren bir râyiha gibidir. Bu şuurla ben tahta çıktığım zaman garb âleminin en büyük mîmarı olan Leonardo da Vinci, İstanbul’u îmâr etmek ve câmîlerle donatmak için bize mürâcaat etmişti. Paşalarım, çok istekli bir alâka ile bunu kabûle yanaşırken ben, o hristiyan mîmarın teklifini reddettim. Bunu yapmasaydım, Mîmar Sinan’ı idrâk edemezdik. Kendi öz şahsiyetimize kavuşamazdık. Mâbedlerimize hristiyanî bir ruh hâkim olurdu.

Şunu da unutma ki, felâketler gibi saâdetler de daha ziyâde baht işidir. Cehd işi olan, ilim tahsilidir; ilmin dışındakilerde bahtın rolü gâliptir. Bazıları, kardeşim Cem’in sultan olmasını istiyordu. Tahta onu lâyık görüyordu. Lâkin o, ülkeyi bölerek milletin birlik ve beraberliğine zarar vermek gibi bedbaht bir arzu ve düşüncenin bedelini yâd ellerde ölerek ödedi. Unutma oğlum! Vatan toprağı aslâ bölünmez!..

Gerçi kardeşim Cem, son günlerinde hatâsını anladı. Papa İnnocent, ona hristiyan olmasını teklif etmiş. Bu teklif, kardeşime çok ağır gelmiş. Son derece mahzûn olarak Papa’ya:

«–Değil Osmanlı saltanatını, bütün dünyâyı verseniz yine de dînimi değiştirmem!..» cevâbını vermiş.

Haçlılar tarafından İslâm aleyhine kullanılmak istendiğini anlayınca, büyük bir gayret-i dîniye ile Cenâb-ı Hakk’a şöyle niyazda bulunmuş:

«Yâ Rabbi! Kâfirler eğer müslümanlığa zarar vermek için beni âlet etmek istiyorlarsa, bu kulunu daha fazla yaşatma! Rûhumu bir an önce dergâh-ı izzetine al!..»

Kardeşimin duâsı müstecâb oldu ki, otuz altı yaşında Napoli’de vefât etti. Fânî dünyâya vedâ ettiği son demlerinde yanındakilere şu vasiyette bulunmuş:

«Benim ölüm haberimi mutlak bir sûrette her tarafa duyurun! Bunu mutlakâ yapın ki, kâfirlerin benim vesîlemle müslümanlar üzerinde oynamak istedikleri oyunlar son bulsun! Bundan sonra ağabeyim Sultan Bâyezîd’e varın. Ricâ eyleyin ki, ne kadar zor olursa olsun, nâşımı vatana aldırsın. Kâfir bir memlekette gömülmeyi istemiyorum. Şimdiye kadar ne oldu ise oldu. Sakın bu ricâmı reddetmesin! Lutfedip bütün borçlarımı ödesin. Borçlu olarak huzûr-i İlâhî’ye gitmek istemiyorum. Âilemi, çocuklarımı ve bana hizmet edenleri affetsin. Hâllerine göre memnûn etsin...»

Onun bu hassâsiyeti beni çok duygulandırdı. Hatâsını affettim ve vasiyetini yerine getirdim. Çünkü affetmek büyük bir fazîlettir. Cenâb-ı Hak ve Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, insanların birbirlerini affetmeleri üzerinde çok durmaktadır. Zîrâ insan, affede affede Allâh’ın affına layık hâle gelmelidir.”

Sultan ayağa kalktı. Muhâtabının içindeki kör düğümlere bir neşter atmıştı ve onun bir dolunay hâlindeki rûhunda yaşanan küsûfun (güneş tutulmasının) azaldığı müşâhedesiyle vedâ temennâlarını kabûl etti.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Tarihe Yolculuk, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SULTAN CEM HADİSESİ

Sultan Cem Hadisesi

SULTAN CEM KİMDİR?

Sultan Cem Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.