Cennet Ehlinin Dünyada Hasret Duyduğu Tek Şey

İbadet Hayatımız

Cennet ehli olanlar dünyada sadece neye hasret duyacakları? Peygamber Efendimiz (s.a.v) cennet ehlinin bu hasreti için ne buyuruyor? Peygamberimizden (s.a.v) tavsiyeler

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: Rabbim! Beni geri gönder; tâ ki boşa geçirdiğim dünyada sâlih ameller işleyeyim, der.” (Mü’minûn, 99-100)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Cennet ehli, başka hiçbir şeye değil, sâdece, dünyâda Allah’ı zikretmeksizin geçirmiş oldukları anlara hasret ve nedamet duyarlar!” (Heysemî, x, 73-74)

PEYGAMBERİMİZDEN (S.A.V) TAVSİYELER

Gönüller sultânı Hz. Mevlana (ks), ömür sermâyesini Hakk’ın rızası istikametinde değerlendirebilmek için şu tavsiyelerde bulunur:

“Bugün yapacağın iyiliği yarına bırakma. Aklını başına al da, ahiret çuvalına taşları değil, sultanlara, padişahlara sunulması gereken değerli cevherleri (amel-i sâlihleri) doldur!

Sonunda sen de bunu anlayacak ve idrak edeceksin ya, bari şimdiden kendine gel de son günü, yani âhireti bugünden gör. Aklını başına al da, işin sonunu bugünden görmeğe çalış. Hakikati, âhireti görecek gözünü gafletle ve nefsânî temayüllerle âmâ etme!

İstikbâli gören mes’ûd olur. Böyle kişinin Hak yolunda yürürken hiçbir zaman ayağı kaymaz, sürçmez, tökezlemez.

Ayağının kaymasını, sürçüp düşmeyi istemiyorsan, kâmil bir insanın ayağının bastığı toprağı gözüne sürme olarak çek de onun izinden yürü!

Aklını başına al da, sermâyeni bugün için değil, ilerideki cenneti ve Hak rızasını elde etmek için biriktir!

Ey yolculuğu seven kişi! Yolcu o kişiye derler ki, yolu düşünür, varacağı yeri hesaplar; aklı hep ileridedir!

İnsanın gücü, kuvveti, yapma isteği elinden alınınca, yani dünyaya veda anı gelip ölümün ağına düşünce her şey biter. Bu sebeple aklını başına al da ömür sermayesini ziyan edip ecele kaptırma!
Senin bütün gücün-kuvvetin; kâr elde edeceğin ömür sermayen ve kazandığın amel-i Salihlerdir. Güçlü, kuvvetli olduğun şu dünya hayatını iyi değerlendir, elindeki fırsatı kaçırma!...

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Saadet Damlaları, Erkam Yay.