Cennete Girmeye Vesile Olan Altı Şey
Sadâkat; niyette, düşüncede, sözde ve amelde doğru olmak, ihlâs ve samîmiyetle hareket etmek demektir. Emniyet de emîn olmak, güvenilir bir şahsiyet sergilemek demektir.
İslâm, yalanı büyük günahlardan saymış ve şiddetle yasaklamıştır. Sözünde durmamak, tutarsız davranmak, insanları aldatmayı normal görmek, nifak alâmeti olan son derece zararlı ve kötü vasıflardır. İnsanların başına gelen sıkıntıların en büyük kaynağı da bu tür kötü vasıflardır, yani kısaca yalandır. O hâlde insanları doğru ve emîn olmaya alıştırmak, yeni nesilleri bu güzel ahlâk üzere yetiştirmek her birimiz için bir vazifedir. Nitekim bütün insanlığa örnek olarak gönderilen peygamberlerin ve sâlih insanların güzel vasıfları arasında en başta doğruluk ve güvenilirlik yer alır.
Cenâb-ı Hak kullarına kurtuluş ve felâhın yolunu şöyle gösterir:
“Ey îmân edenler! Allâh’a karşı takvâ üzere bulunun ve sözü doğru söyleyin ki Allah amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın! Her kim Allâh’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, o hakîkaten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (el-Ahzâb, 70-71)
“Ey îmân edenler! Allâh’a karşı takvâ sahibi olun ve sâdıklarla beraber bulunun!” (et-Tevbe, 119)
“...Verdiğiniz sözü yerine getirin! Çünkü verilen söz mes’ûliyeti îcâb ettirir.” (el-İsrâ, 34)
ŞU ALTI ŞEY HAKKINDA SÖZ VERİN...
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuşlardır:
“Bana şu altı şey hakkında söz verin, ben de sizin Cennet’e gireceğinize kefil olayım:
- Konuştuğunuz zaman doğru konuşun!
- Vaatte bulunduğunuz zaman yerine getirin!
- Emânet husûsunda güvenilir olun!
- İffetinizi muhâfaza edin!
- Gözlerinizi haramdan koruyun!
- Ellerinizi haramdan uzak tutun!” (Ahmed, V, 323)
Doğruluk ve emînlik İslâm’ın özüdür. Nitekim Süfyân bin Abdullah -radıyallâhu anh- Peygamber Efendimiz’e:
“Yâ Rasûlâllah! Bana İslâm’ı öyle anlatınız ki, onu Siz’den sonra bir başkasına sorma ihtiyacı duymayayım!” demişti. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Allâh’a îman ettim de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdular. O:
“–Peki, yâ Rasûlâllah! En fazla korunmam gereken şey nedir?” diye sordu.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- mübârek eliyle diline işâret ettiler. (Ahmed, III, 413. Ayrıca bkz. Müslim, İmân, 62; Tirmizî, Zühd, 61; İbn-i Mâce, Fiten, 12)
Yine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“Emâneti olmayanın îmânı da yoktur.” buyurmuşlardır. (Ahmed, III, 135)
EN BASİT MEVZULARDA DAHİ DOĞRULUK ESAS ALINMALIDIR
İslâm, insanların basit gördüğü hususlarda bile doğruluğu esas almıştır. Abdullah bin Âmir -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
Bir gün annem beni çağırdı. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de evimizde bulunuyordu. Annem:
“–Gel de sana bir şey vereyim!” dedi. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Ona ne vermeyi düşünmüştün?” diye sorunca, annem:
“–Ona bir hurma vermek istemiştim.” cevâbını verdi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Bil ki, eğer ona bir şey vermeseydin, sana bir yalan günâhı yazılırdı.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 80/4991; Ahmed, III, 447)
Espri ve şaka yaparken bile yalan konuşmak yasaklanmıştır. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in bu husustaki îkaz ve irşadlarından bir kısmı şöyledir:
“Kul, şakalaşırken yalan söylemeyi ve haklı bile olsa tartışmayı terk etmedikçe tam îman etmiş olamaz.” (Ahmed, II, 352, 364; Heysemî, I, 92)
“Yazıklar olsun o kimseye ki, konuşur da insanları güldürmek için yalan söyler! Yazıklar olsun ona, yazıklar olsun ona!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80/4990; Tirmizî, Zühd, 10/2315)
GAYRİMÜSLİMLERİN İSTİFADE ETTİĞİ VASIF: EMÎN OLMAK
Müslümanların doğruluk ve eminlik vasıflarından gayr-i müslimler bile istifade etmişlerdir. Bu hususta zikredilebilecek sayısız misalden biri de şudur:
Uhud Harbi sonrasında düşmanların lideri Ebû Süfyan uzaktan:
“–Ey Ömer! Sana Allah adına and veriyorum, biz Muhammed’i öldürdük mü?” diye merakla soruyordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-:
“–Vallâhi, hayır! Öldürmediniz! Şimdi O, senin söylediklerini dinliyor!” dedi. Ebû Süfyan:
“–Sen bana göre, Muhammed’i öldürdüğünü söyleyen kendi adamımız İbn-i Kamia’dan daha doğru sözlü ve daha iyisindir!” dedi. (İbn-i Hişam, III, 45; Vâkıdî, I, 296-297; Ahmed, I, 288; Heysemî, VI, 111)
Dünyada sâdık ve emîn olarak yaşayanlar, herkesin yardıma en fazla muhtaç olduğu ve kimsenin kimseye fayda vermediği kıyâmet gününde hakîkî karşılıklarını alacaklardır. En sıkıntılı anlarında imdatlarına yetişen bu güzel vasıfları sâyesinde selâmete ereceklerdir.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- doğruluğun kişiyi ebedî saâdete götüreceğini şöyle ifâde buyururlar:
“Sıdk, insanı iyiliğe, iyilik de Cennet’e götürür. Kişi, doğru söylemeye devam ettikçe, sonunda sıddîklardan olur. Yalan, kişiyi fücûra, fücûr da Cehennem’e götürür. Kişi yalan söylemeye devam ettikçe, sonunda Allah indinde yalancılardan yazılır.” (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103-105)
İslâm, kişinin kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmasını yasaklar. O hâlde aldatılmayı ve haksızlığa uğramayı istemeyen her insan, doğruluk ve eminliğe sarılmalıdır. Zira kurtuluş sadâkattedir.
Kaynak: İslamveihsan