Cennetin Anahtarı
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri buyurur: “«Lâ ilâhe illâllah» sözü, Cennet’in anahtarıdır. Fakat şu bir gerçektir ki, dişleri olmayan anahtar kapıyı açmaz. Kelime-i tevhîd anahtarının dişleri ise şunlardır...
Enes bin Mâlik -radıyallahu anh-;
“Amelde edep, onun kabûlüne işarettir.” buyurmuştur.
Hak dostları da;
“İbadet, insanı Cennetʼe götürür. İbadette edep ve tâzîm ise kulu Allâh’a götürür, Hakk’a yaklaştırır.” demişlerdir.
Nitekim bu hassâsiyetin bir tezâhürü sadedinde, Sâmi Efendi ve Mûsâ Efendi Hazretleri, namaza gösterdikleri tâzîm gereği, seccâdenin püsküllerinin dahî düzgün olmasına dikkat ederlerdi.]ü
KELİME-İ TEVHİD ANAHTARI
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri buyurur:
“«Lâ ilâhe illâllah» sözü, Cennet’in anahtarıdır. Fakat şu bir gerçektir ki, dişleri olmayan anahtar kapıyı açmaz. Kelime-i tevhîd anahtarının dişleri ise şunlardır:
1) Yalan, iftira, dedikodu, gıybet ve boş sözlerden arınmış bir dil.
2) Hîle ve desîselerden, günahların kasvetinden temizlenmiş bir kalp.
3) Haram ve şüpheli şeylerden korunmuş bir mide.
4) (Gurur, kibir, gösteriş gibi) nefsânî arzulardan ve bid’atlerden uzak amel-i sâlihler.” [1]
[Rasûlullah -sallβllβhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur:
“Kimin son sözü; «Lâ ilâhe illâllâh: Allah’tan başka ilâh yoktur.» olursa, o kişi Cennetʼe girer.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 15-16/3116; Ahmed, V, 247)
Fakat son sözümüzün kelime-i tevhîd olmasını istiyorsak, hayatımızın her safhasını tevhîd muhtevâsında yaşamaya gayret etmemiz zarûrîdir. Zira diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur:
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz!..” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663)
TEVHİDİN REHBERLİĞİ
Hayatımızı kelime-i tevhîdʼin belirlediği istikâmet üzere yaşamak için de, aklımızı, kalbimizi, dilimizi, midemizi, velhâsıl bütün âzâlarımızı ve onlarla sergilediğimiz davranışlarımızı, tevhîd inancına göre, âdeta bir süzgeçten geçirmeliyiz. Helâl-haram, hak-bâtıl, hayır-şer, doğru-yanlış, sevap-günah gibi hususlarda, tevhîdin rehberliği altında hayatımızı tanzim etmeliyiz.
Unutmayalım ki tevhîd inancının aslâ ortaklığa tahammülü yoktur. Tevhîd ehli bir müslüman, nasıl ki dış dünyadaki bâtıl ilâhları reddedip yalnız Cenâb-ı Hakkʼı Rab olarak bilirse; iç dünyasından da, tevhîdin mânâ ve rûhuyla tezat teşkil eden bütün hâl ve tavırları bertaraf etmelidir. Hazret-i İbrahimʼin, puthânedeki putları kırması gibi, îmânın mekânı olan kalbini de gurur, kibir, riyâ, ucub, hevâ, heves gibi nefsânî putlardan temizlemelidir.
[1] Hânî, Hadâik, sf. 320.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Bâyezîd-i Bistâmî, Erkam Yayınları
YORUMLAR