Cennetlikler ve Cehennemlikler Kimlerdir?
Kur’an ve hadislere göre cennetlikler ve cehennemlikler kimlerdir? Cennetlik ve cehennemlik insanların özellikleri...
Cimrilik, Cenâb-ı Hakk’ın bir kimseye ihsân ettiği nîmetleri, o kişinin kendi nefsine hasretmesidir.
Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“De ki, Rabbimin rahmet hazineleri sizin elinizde olsaydı, onu harcayıp tüketmekten korkar, cimrilik ederdiniz. Zaten insan da pek cimridir.” (el-İsrâ, 100)
Hâlbuki Cenâb-ı Hak, kullarının ne cimri ne de müsrif olmalarını istemektedir. Bunun için de âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır:
“Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun.” (el-İsrâ, 29)
GERÇEK MÜMİNDE ASLA BİR ARAYA GELMEYECEK İKİ ÖZELLİK
Resûlullah Efendimiz de hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Gerçek mü’minde şu iki haslet aslâ bir araya gelmez: Cimrilik ve kötü ahlâk!..” (Tirmizî, Birr, 41/1962)
“Zulümden sakınıp kaçınınız. Çünkü zulüm, kıyâmet gününde zâlime zifiri karanlık olacaktır. Cimrilikten de sakınınız. Çünkü cimrilik, sizden önceki ümmetleri helâk etmiş, onları birbirlerinin haksız yere kanlarını dökmeye, haramlarını helâl saymaya sevk etmiştir.” (Müslim, Birr, 56)
“Her Allâh’ın günü iki melek iner. Bunlardan biri:
«Allâh’ım! Malını verene yenisini ver!» diye duâ eder.
Diğeri de:
«Allâh’ım! Cimrilik edenin malını yok et!» diye bedduâ eder.” (Buhârî, Zekât, 27)
Cenâb-ı Hak, dünya servetine gönül kaptırıp, onu rızâsı yolunda sarf etmeyen cimrilerin fecî âkıbetini, âyet-i kerîmede şöyle ifâde buyurmaktadır:
“O ki, mal toplamış ve onu sayıp durmuştur. (O), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder. Hayır! Andolsun ki o, Hutame’ye atılacaktır. Hutame’nin ne olduğunu bilir misin? Allâh’ın, tutuşturulmuş, (yandıkça) tırmanıp kalplerin ta üstüne çıkan ateşidir.” (el-Hümeze, 2-7)
Cimrilik, Allâh’ın lûtfuna değil, malına güvenip sığınmaktır. Malının kendisini ebedî kılacağını zannetmektir. Hâlbuki bir Hak dostu ne güzel söyler:
“Dünyadan ebedîlik isteme! Kendinde yok ki sana da versin!”
Şu fânî dünya günlerini şuursuzca bir mal toplama ihtirâsı içinde geçirenler, kabre girdikleri gün avuçlarında topraktan başka bir şey bulamayacaklardır. Dünya malı yine dünyada kalacak, insan ise kendine biriktirdiği dünyalıkların ağır hesâbıyla karşılaşacaktır.
CENNETLİKLER KİMLERDİR?
Resûlullah Efendimiz bir hutbesinde ashâb-ı kirâma şöyle hitâb etmişlerdir:
“…Cennetlikler üç kısımdır:
Kuvvet sahibi, âdil, tasaddukta bulunan ve muvaffak olan kişi.
Bütün yakınlarına ve müslümanlara karşı merhametli ve yumuşak kalpli olan kişi.
İffetli, namuslu ve ehl ü ıyâl sahibi olduğu hâlde kimseden bir şey istemeyen kişi.
CEHENNEMLİKLER KİMLERDİR?
Cehennem ehli de beş kısımdır:
Aklını, kendisini yanlışlardan korumak için kullanmayan zayıf irâdeli insan. Bunlar, aranızda tâbî olarak bulunurlar, âile ve mal edinmek (dînî, şahsî ve dünyevî bir fayda temin etmek) için gayret etmezler.
Tamahkârlığını belli etmeyen hâin kimse. Böylesi, hangi kapıyı çalsa mutlakâ ihânet eder.
Sabah-akşam her fırsatta malın ve ehlin hususunda seni aldatan kimse.
Cimri ve yalancı.
Kötü ahlâklı, çirkin ve kaba sözlü kimse.”
Peygamber Efendimiz sözlerine devamla;
“Allah Teâlâ bana; «Öyle mütevâzı olun ki, kimse kimseye karşı övünmesin, kimse kimseye karşı zulüm ve haksızlık yapmasın!» diye vahyetti.” buyurmuşlardır. (Müslim, Cennet, 63-64)
ASIL MARİFET
Şeyh Sâdî’nin, dünya metâına aşırı düşkünlükle cimrilikte bulunanlara yaptığı şu îkaz ne kadar ibretlidir:
“Para yığmakla yükseleceğini sanma. Duran su fenâ kokar ve kurur. Sürekli bağışlamaya ve akıtmaya çalış. Akan suya gök yardım eder. Yağmur yağdırır, sel gönderir, onu derya eder.”
Dolayısıyla asıl mârifet; cömertlik, fedakârlık ve diğergâmlıkla gönlü bir rahmet deryası hâline getirip Hakk’ın lûtfettiği nîmetleri âhiret zenginliğine dönüştürebilmektir. Bu bakımdan malın hayırlısı, sahibinden önce âhirete gönderilen; canın hayırlısı da Allah rızâsı istikâmetinde kullanılabilendir.
Es’ad Erbilî Hazretleri şöyle buyurur:
“Kiracıların bir evden diğerine taşınırken bütün eşyalarını beraberlerinde götürüp, sevdikleri mallardan hiçbir şeyi bırakmadıkları mâlûmdur. Hâl böyle iken, insanların, her şeye muhtaç oldukları kabir evine giderken sevdikleri eşyalarından kısmen olsun bir şeyi beraberlerinde götürmemeleri (infâk edip kendilerinden önce âhirete göndermemeleri), gerçekten hayret verici bir durumdur.” (Mektûbât, s. 16, no: 5)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Erkam Yayınları, Ebediyet Yolculuğu