Cennetten Gelen Koç

Yevm-i Nahr ne demektir? Hz. İbrahim (a.s.) neden oğlu Hz. İsmail'i (a.s.) Allah'a kurban etmek istedi? Hz. İbrahim'in (a.s.) kestiği koç nereden geldi? Hz. İbrahim (a.s.) ve kurban kıssası...

Allah Teâlâ buyuruyor:

"Vaktaki İbrahim'in oğlu kendisiyle beraber maiyşet işlerinde sa'y edib pederine yardım eder oldu, İbrahim şefkatle oğluna rüyasını anlatmağa başladı:

- Ey oğulcuğum, ben rüyada görüyorum ki Allah teâlâ'ya kurban için ben seni kesiyorum. Sen şu rüya hakkında ne düşünürsün? Cenab-ı Allah'ın şu ihtilasına sabır eder misin, yoksa etmez misin?" (Saffat: 102)

YEVM-İ NAHR NE DEMEKTİR?

Fahri Razı, Hazin ve Kadi'nin beyanlarına nazaran İbrahim -aleyhisselam- leyle-i terviyede (arefe gününden bir gece evvel) bu rüyayı gördü. Fakat şeytanî mi rahmani mi olduğunda tereddüt etdi. Arafe günü tekrar görünce rahmanî olduğunu bildiğinden o güne "Arefe" denilmiştir. Üçüncü günü tekrar görünce emr-i ilâhî'nin katî olduğunu bildiğinden ve kurban kasdeylediğinden o güne "Yevm-i Nahr= Kurban günü" denilmiştir.

İbrahim aleyhisselam ip, bıçak ve balta alıp odun getirmek için dağ başlarına gideceklerini oğlu İsmail'e söyledi.

Mina denilen mahalle varınca İbrahim aleyhisselam rüyasını oğluna hikaye ile taraf-ı ilahî'den böyle bir ibtila ve imtihan olunduğunu beyan ile oğlunun reyini sorarak istişare eyledi.

Ayet-i kerime de:

"İbrahim, oğlunu kurban etmekle memur olduğunu beyan edince oğlu:

- Ey babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah sen beni sabredici kimselerden bulursun, dedi. Ne zaman ki baba -oğul her ikisi de ilahî emre inkıyad da ittifak etdiler. Böylece ikisi de Allah'a teslimiyet gösterip, babası oğlunu, alnı üzerine yatırınca;Biz: "Ey İbrahim! Rüyanı doğruladın' işte Biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.' (Saffat, 102-105)

İbrahim aleyhisselam teveccüh-i tam ile Hak Teâlâ ve Tekaddes hazretlerinin canib-i manevisine teveccüh etti, yöneldi ve dergah-ı ulühiyyetde kurbiyyet-i maneviyyeye nail oldu.

Beyzavî'nin beyanı veçhile, bu vak'a Mina'da huccacın kurban bayramının birinci günü kurban kesdikleri mahalde olmuştur.

İbrahim aleyhisselama kesmek istediği oğlu İsmail şöyle dedi:

- Ey babacığım, seni hareketimle rahatsız etmemem için ipimi iyi bağla, kanımdan üzerine sıçramaması, kanımı görüb annemin mahzun olmaması ve bu sebeble ecrimin noksanlaşmaması için üzerimden elbisemi çıkar. Bana daha kolay olması için de bıçağı boğazıma çabuk sür. Çünkü ölüm zordur. Anneme gittiğinde benden ona çok selam söyle. Eğer münasib görür iseniz gömleğimi anneme verin. Olabilir ki annem bununla teselli bulur.

Bunun üzerine İbrahim aleyhisselam, oğlu İsmail aleyhisselam'a şöyle dedi:

- Sen Allah'ın emrini yerine getirmekte ne iyi yardımcısın evladım!

Hazret-i İbrahim, oğlunun dediklerini yapdı. Alnından öptü. Ağlayarak onu bağladı. Sonra bıçağını alıp boğazına çalmağa başladı. Fakat bıçak kesmedi.

O anda İsmail babasına şöyle dedi:

- Ey babacığım, yüzümü yan tarafa çevir. Zira sen yüzüme bakarsan belki sende bir acımak duygusu belirir de Allah'ın emrini yerine getiremezsin. Ben de nahoş bir hareketde bulunmamak için bıçağa bakmayacağım.

İbrahim aleyhisselam bunu da yaptı. Sonra bıçağı boynuna koydu. Fakat bıçak tersine dönüyordu, işte bu anda şöyle bir nida geldi:

"- Ey İbrahim! Muhakkak ki rüyanı doğruladın! İşte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız." (Saffat, 105)

HZ. İBRAHİM'İN (A.S.) KESTİĞİ KOÇ NEREDEN GELDİ?

İbrahim aleyhisselam bakdı ki kendisiyle konuşan Cebrail aleyhisselam Hak Sübhanehu ve Teâlâ Hazretlerinin emriyle cennetten koçu alıp makamından Allahu ekber, Allahu ekber diyerek gelmeğe başladı, İbrahim aleyhisselam Cebrail'in tekbirini işittiğinde bildi ki müşkilinin halli geliyor. "La ilahe illallahu vallahu ekber" deyip Rabbu'l-alemin'i tevhid ve tekbir eyledi, İsmail -aleyhisselam- da yatdığı yerde Cebrail -aleyhisselamın tekbirini ve babasının tevhid ve tekbirini işitdikde bildi ki Rahman olan Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin rahmeti zuhur etdi. O da "Allahu ekber ve lillahilhamd" diyerek tekbir ve tahmid eyledi.

İşte bu ümmete Arafe günü sabah namazından eyyam-ı teşrîk'ın son günü ikindi namazına kadar 23 vakit namazın farzını edadan sonra bu tekbiri getirmek vacib oldu.

Cebrail aleyhisselam makamında tekbire başlayıp tamamında yere indi ve İbrahim -aleyhisselam-'a:

- Hak Teâlâ sana selam edib buyurdu ki bu koçu kulum İsmail için feda ve zebh eylesin, ikisinden de kabul etdim" deyib kerem ve mayetini tebliğ buyurdu.

Kaynak: Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Musahabe, 448. Sayı

İslam ve İhsan

HZ. İBRAHİM VE HZ. İSMAİL (A.S.) KISSASI

Hz. İbrahim ve Hz. İsmail (a.s.) Kıssası

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.