Çiftçi Hükümlülerin İlk Ürünleri Boy Verdi

Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'nın girişimleriyle 20 yıl aradan sonra tahliye edilerek 'Türkiye'nin en büyük tarım açık ceza infaz kurumu' haline getirilen tarım arazisinde üretim başladı.

Seyhan ilçesi Akkapı Mahallesi’nde, 1994 yılında tarım cezaevi yapılması için Adalet Bakanlığı’na devredilen ancak yıllardır vatandaşların işgal ederek tarım ve hayvancılıkta kullandığı 691 dönüm hazine arazisi, tahliye edilerek Türkiye’nin en büyük ’tarım açık ceza infaz kurumu’ haline getirildi. Türkiye’nin en verimli toprakları arasında yer alan tarım açık ceza infaz kurumunda, yılda 3 defa ürün verebilecek şekilde yöreye uygun organik tarım, büyük ve küçükbaş hayvancılığı, lisanslı sera üretimi, örtü altı tarım, fidan ve çiçek yetiştiriciliği yapılması için çalışmalar başlatıldı.

HÜKÜMLÜLER 500 DÖNÜM ALANA BUĞDAY EKTİ

Bölgeye 120 kişi kapasiteli 2 katlı prefabrik bir bina yapılarak hükümlüler yerleştirilirken, sürme, mısır ekim, çapa ilaçlama makineleri ile traktör ve çeşitli tarım araçları da alınarak üretime geçildi. Tarım arazisine ilk olarak 500 dönüm buğday ekimi yapılırken, yaklaşık 100 dönümlük araziye de fıstık ekme çalışmalarının sürdüğü, 60 dönüme de mandalina tarlası yapılacağı öğrenildi.

Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan, Tarım Açık Ceza İnfaz Kurumu’nun bin kişi kapasiteli olduğunu belirterek, "Henüz cezaevi tamamlanmadı ancak kısmen faaliyete geçti. Prefabrik bölümleri tamamlandı. Diğer bölümler de ihale aşamasında. Bazı mahkumları yerleştirdik ve üretime başladılar. Şu anda buğday üretimi yapıyorlar" diye konuştu.

HEM ÜRETİM HEM TOPLUMA KAZANDIRMA

Cezaevlerindeki insanların meslek sahibi yapılmasını amaçladıklarını vurgulayan Yeldan, "Bunun için İŞKUR’la anlaşma yaptık. Cezaevinde olup da çalışanların günlükleri 6 liradan 21 liraya çıkarıldı. Günde 21 lira kazanan insanların maddi olarak kimseye ihtiyacı olmaz. Bu insanlar ailelerine yük olmaz ve kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılarlar. Amacımız cezaevine giren insanları meslek sahibi yapmak. Tarım Açık Ceza İnfaz Kurumu’ndaki hükümlüler de hem üretim yaparak ekonomiye katkı sağlayacaklar hem de sertifikalı çiftçi olarak cezaevinden çıkacaklar" dedi.

Kaynak: İHA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.