Cihat Ne Demek?

NE NEDİR?

Cihat nedir, ne anlama gelir? Cihat ne için ve nasıl yapılır? Cihadın dindeki yeri nedir? İslam’da cihat kavramı ve hükmü.

Cihat kısaca, din uğruna yapılan savaş demektir.

CİHAT NEDİR?

Cihat, “Allah’ın birliğini ve Resûlullah’ın peygamber olduğunu yaymak maksadıyla gayret sarfetmek” mânâsına gelir ve normal şartlarda bu nevi faaliyetler savaş hâricindeki usullerle yürütülür.

Cihât, İslâm’ı zor kullanarak benimsetme yolu olmayıp onun anlatılmasına ve öğretilmesine mânî olan engellerin ortadan kaldırılması için gayret sarfetmekten ibarettir. Resûlullah (s.a.v) zamanındaki savaşlar, karşı tarafın fiilen taarruzuna veya taarruz teşebbüslerine mukabil savunma niteliğindeydi.[1]

CİHAT NE İÇİN YAPILIR?

Mutlak anlamda şirk ve küfür savaş sebebi değildir. Temel prensip tebliğdir. Savaş, gayrimüslim tarafın tecavüz ve düşmanlıkta bulunması ve tebliğ vazifesine mâni olması durumunda meşrudur. Bu durumda cihat eden Müslümanların gâyesi, bir kimseyi zorla dinlerine çekmek değildir. Belki tüm gayretleri insanlar üzerinden zulmü, haksızlığı ve baskıyı kaldırıp onlara seçme hakkı kazandırmak ve onları tercihte serbest bırakmaktır. Müslümanlara düşen vazîfe, insanlar kendi dinlerinde kalsalar bile, onlardan her türlü zulmü kaldırmak ve her türlü fesattan insanları korumaktır.[2] Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Kendilerine savaş açılan Müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihat için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeye gücü yeter. Onlar, başka değil, sırf «Rabbimiz Allah’tır» dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak sûrette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol zikredilen manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendi (dini)ne yardım edenlere muhakkak sûrette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, gâliptir.” (Hac, 39-40)

İslâm, ibadet hürriyetini sadece kendisine inananlara değil, diğer din mensuplarına da vermektedir.[3] Nitekim Resûlullah (s.a.v) ile görüşmeye gelen Necran Hıristiyanları, kendilerine mahsus ibadetin vakti gelince Peygamber Efendimiz’in mescidinde ayağa kalkmışlardı. Müslümanlardan bazıları onlara mâni olmak istedi. Ancak Allah Resûlü (s.a.v):

“–Onları kendi hallerine bırakınız!” buyurdu. Necran Hıristiyanları da doğuya dönerek ibadetlerini yaptılar.[4]

Dipnotlar:

[1] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, “Din” mad., DİA, IX, 323. Bu mevzu, “İslâm ve Cihâd” ve “İslâm Terörü Kaldırmak İçin gelmiştir” bölümlerinde tafsilatıyla işlenecektir. [2] Prof. Dr. Seyyid Kutup, İslâm’ın Dünya Görüşü, s. 32-33. [3] Kutup, a.g.e., s. 34-35. [4] İbn-i Hişâm, II, 202-207; İbn-i Sa’d, I, 357; Beyhakî, Delâil, IV, 382-387; Halebî, İnsânu’l-uyûn, III, 235.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları